8 Kasım 2018 Perşembe

ARAP NATO’SU (MESA: MİDDLE EAST STRATEGİC ALLİANCE) OLMAZ! "NURAY BAŞARAN" BOĞAZİÇİ’NDE YENİ İTTİFAK… (Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN Seçimi)

ARAP NATO’SU (MESA: MİDDLE EAST STRATEGİC ALLİANCE) OLMAZ!
NURAY BAŞARAN

Son zamanlarda bölgemizde (Amerika ve İsrail’in 3. Dünya savaşı için yollarına devam edebilmeleri noktasında) yeni bir örgütlenme ve saflaşma olgusu öne çıkmaktadır. Bu da Amerikan- İsrail ikilisinin Arap dünyasını bölerek Orta Doğu’da bir Arap NATO’su kurma çalışmasıdır.
Ancak bu sadece bir hayaldir. Çünkü bölgede kurulması planlanan ve deşifre olan yeni stratejik ittifak ARAP NATO’su olmaz. Olamaz.
Peki neden?
Nedeni bulmak için bölgeye ve tarihsel gelişmelere bakmak yeterli olacaktır sanırım.
Son olarak Türkiye’de Putin, Merkel, Macron ve Erdoğan toplantısı gerçekleşmiştir. Ki bunu ve stratejik önemini daha önce yazmıştık.
Tam da bu toplantı sonrasında, savaş taraftarlarının farklı bir örgütlenmeyi ARAP NATO’su ile gerçekleştirmeye çalışmaları mümkün değildir.
Aslında Amerika 21. Yüzyılın başlarında Avrupa ülkeleri ile ters düşünce , önce Asya’da kendisine yakın olan kendi kontrolünde olan ülkeler ile bir ASYA NATO’su kurmaya çalışmıştı.
Bu NATO’nun merkezi Hindistan olacak, Malezya, Endonoazya, Flipinler, Japonya, Vietnam, Kamboçya gibi sosyalizm sonrası batıya açılmış Asya ülkeleri ile Çin’e karşı bir dayanışma ittifakıydı planlanan.
Ama yaşanan olaylar çerçevesinde, Amerika Trump ile beraber içe çekilmek durumunda kalınca, küreselci Amerika’nın bu projesi gerçekleşemedi.
Amerika Varşova Paktı’na karşı kurmuş olduğu NATO’yu, SSCB’nin ortadan kalkmasına rağmen eskisi gibi sürdürmek istiyordu. Çünkü NATO üzerinden Avrupa ülkelerindeki askeri kontrolünü, kendi emperyalizmini küresel dönemde de devam ettirmek istemişti.
Oysa , SSCB’nin dağılmasından sonra komünizm baskısından kurtulan Avrupa ülkeleri , aynı zamanda emperyalizmin de etkisinden kurtulmak istiyorlardı. Bu nedenlerle de Avrupa ülkelerinde NATO’nun gizli yapıları olan gladyolar teşhir edildi. (Türkiye hariç)
Başta İtalya olmak üzere aynı dönemde tüm Avrupa ülkeleri, NATO’nun Gizli Orduları’nı deşifre etti.
Böylece Avrupa Birliği ,Avrupa ülkelerini bir kıtasal devlet haline ya da federasyon haline dönüştürürken; Avrupa ülkelerinde NATO üzerinden kurulmuş olan Amerikan bağlantılarını deşifre ederek tasfiye ettiler.
Ve içerdeki gizli ordular tasfiye edildikten sonra da, sıra NATO’dan resmen çıkmaya geldi.
Almanya bunun öncülüğünü yaparak, Avrupa ülkelerini NATO dışında bir güvenlik arayışına sürükledi. Ve Avrupa Güvenlik ve İş Birliği İnsiyatifini, Avrupa Güvenlik Örgütüne dönüştürmek için yola çıktı.
İşte Amerika ile Almanya ve Fransa’nın yolları bu noktada ayrıldı.
NATO gizli ordularının tasfiyesinden sonra, Avrupa Birliğinin gerçekleşmesi için ‘resmi NATO’ yapılanmasının da tasfiyesi gerekliydi. Ve bu doğrultuda, Almanya Avrupa Güvenliğini Amerika’dan bağımsız, ( Amerikan emperyalizminden bağımsız) bir çizgide örgütlemeye yöneldi.
Merkel yönetimi, hem Rusya hem Türkiye ile yakın ilişkilere girdi. Atlantik hegomanyasına karşı bir çizgide yoluna devam ederek de bugüne geldi.
Ki İstanbul’da 10 gün önce yapılan ‘Boğaziçi Zirvesi’ de bunun en açık göstergesidir.
Avrupa ile yolları ayrılan Almanya, İngiltere, Fransa gibi NATO’ nun üç büyük dev ülkesiyle karşı karşıya gelen Amerika- İsral ikilisinin, Orta Doğu’daki savaşı batı bloku adına yürütme şansı böylece kayboldu.
Ancak ikili bu kez, batılı güçlerin özellikle Vatikan’ı yöneten Hristiyanların, Orta Doğu’ya müdahalesini önlemek üzere, Arap dünyasını bölerek, hem zengin hem de küçük Arap ülkelerini kendi yanlarına çekmeye yöneldiler.
Özellikle İsrail siyonizminin işbirlikçisi olarak yönlendirilen Amerika’daki Evangelist Tarikatının savaş çığırtkanlığı da, Orta Doğu’da Amerika ve İsrail’in bir 3. Dünya savaşı istemelerine yönelmelerini tırmandırdı.
İşte bu aşamada, merkezi coğrafyadaki 3. Dünya savaşı çıkartılma meselesi uzun süren tartışmalara neden oldu. Sonrasında batı bloku dağılınca, Amerika -İsrail ikilisi, Evangelistlerin desteğiyle Arap dünyasını bölmeyi hedeflediler. İşbirlikçi bir Arap dünyasını, önce Mısır’daki askeri darbeyi yaparak işe başladılar. Suudilerin finansmanı, israil’in organizasyonu ile birlikte, Sisi’yi iş başına getirdiler. Ve daha sonra da, Mısır’ı Türkiye ve İran’a karşı merkez ülke konumuna getirip silah satışları üzerinden Suudilerin maddi desteğini örgütlediler. Böylece Ortadoğu’da bir Türk-İran ittifakının önünü keserek, adını açıklamadan, fiilen bir ARAP NOTO’sunu gerçekleştirdiler.
Oysa yeni dönemde İran ve Türkiye’ye karşı Arapların büyük bir kısmı, bir askeri birliktelik altında toplanmak üzereyken, dün Orta Doğu’da bölge ülkeleri ile emperyal ülkeler karşı karşıyaydı. Bugün Arap NATO’su girişimleri yüzünden, Orta Doğu’ da Araplar, Türkler ve Farslar, bölge halkı olan Kürtlerle savaşa zorlanır hale geldiler.
Bu yönüyle gündeme gelmekte olan Arap NATO’su, Orta Doğu’ ya barış değil, sürekli kaçak silahlarla beslenen Kürt asıllı terör örgütleriyle savaşı gündeme getirmekte ve dayatmaktadır.
Arap ülkeleri ile kurulmuş olan sermaye ilişkileri ise, zaman içerisinde askeri işbirliğine dönüştürülerek, küresel sermayenin hegamonyasını dünya kamuoyuna dayatmaktadır. Görünen o ki, Asya NATO’su olmadı, Arap NATO’su deneyelim noktasındayız. Peki buna nasıl virgül konabilir? Yarın devam edeceğiz.
Kaynak: ARAP NATO’SU (MESA: MİDDLE EAST STRATEGİC ALLİANCE) OLMAZ! - Nuray Başaran
BOĞAZİÇİ’NDE YENİ İTTİFAK…
NURAY BAŞARAN

Geçtiğimiz hafta İstanbul’da Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 büyük ülkenin liderlerini bir araya getirmesini değerlendiremedik. Cumhuriyet’in 95. Yıldönümü Resepsiyonu’nun Ankara’dan ‘taşınması’ na itirazımız, zirveyi değerlendirmemizi biraz erteledi.
Oysa bu Zirve’yi atlamamız olmaz. Zira bu Zirve’yi anlamak ve anlatmak bölgeyi anlamak ve geleceği planlamak anlamına geliyor. Ki zirve , Türkiye’nin ve Erdoğan’ın da büyük başarısıdır.
Zirvede ortaya çıkan kararlar da bir o kadar çok önemlidir. Zira bu toplantı ile özellikle İdlib’de savaşın durdurulması sağlanmıştır.
Amerika’nın Suriye’de kurduğu 15 askeri üsse karşılık, Suriye’deki bugünkü durum ile ilgili Zirve’de kalıcı kararlar alınması, bölge insanlarının sürüklenmek istendiği kaosu da engellemiştir. Şimdi artık yeni bir adım atılmıştır ve ortada yeni bir durum vardır.
Özellikle Amerika’nın söz dinlemeyen durumu ve bu konudaki diyalog çabaları na rağmen savaşı tırmandırmak istemesi, Orta Doğu Savaşının ateşine odun attığını bilmeyenimiz yok.
Ki bu noktada ; YPG ve PYD’ye silah göndererek savaşı Orta Doğu’dan Orta Asya’ya götürmeyi hedeflemesi de artık gizlenemez bir durumdur.
Ve insanlık açısından çok büyük bir tehlikeyi öne çıkaran bu durum da önlenmiştir.
İşte bu aşamada; Rusya gibi batı karşıtı büyük bir gücün , Almanya gibi Avrupa’nın patronu bir ülke ile BM’deki 5 büyükten birisi olan Fransa’nın katıldığı bir zirvenin İstanbul’da gerçekleşmesi, Orta Doğu’da savaşı tırmandırmak isteyen İsrail’i ve İsrail’in kontrolündeki Amerika’yı ve savaş ticareti peşinde koşan silah fabrikatörlerinin önünü kesmiş ve yaşanılan sıcak konjonktürün daha da büyümesi artık gündem dışı bırakılmıştır.
Dünya tarihi açısından baktığımızda, merkezi coğrafya olarak Orta Doğu, hep ana sorun olmuş. Bu doğrultuda merkezi coğrafyadaki savaş girişimleri, Orta Doğu’ya yönelik barış anlaşmaları ile önlenmiş.
Geçen hafta İstanbul’da yapılan 4’lü zirve bu girişimlerin son örneği olarak gündeme gelmiş ve aynı zamanda Türkiye’nin içine sürüklendiği savaş sürecinin de önünü kesmiştir.
Bir tarafa Almanya, Avrupa ülkelerin bir Avrupa savunma hattı doğrultusunda örgütlemeye çalışırken; Fransa da Almanya’nın yanında yer almıştır.
Ama Amerika’daki son zamanda yaşanan iç çatışma ve çekişmelerin bölgeye yansıması , savaş lobilerinin bölge ülkelerini sıcak çatışmalara sürüklemesine karşılık, zirve ile 4’lü bir insiyatif de kendiliğinden gündeme gelmiştir.
Bu arada, İstanbul’da toplanan 4’lü zirve; ( eğer bugünkü savaş süreci devam ederse ) Türkiye ve Rusya’nın parçalanacağını, Almanya ve Fransa’nın da Amerika’nın dümen suyuna sürüklenmesi ile ulusal politikalarının uygulanamaz hale gelmelerine neden olacağını (Merkel, Macron, Putin ve Erdoğan) çok iyi biliyorlardı.
Şimdi gelinen noktada; Amerika ve İsrail’in ‘Armageddon’ adı verilen 3. Dünya Savaşı için yollarına devam edebilmeleri için, yeni bir örgütlenme ve saflaşma olgusu öne çıkmaktadır. Bu da Amerika- İsrail ikilisinin, Arap dünyasını bölerek ittifak yaptıkları Araplar ile Orta Doğu’da bir Arap NATO’su kurma çalışmalarıdır. Ancak bu konuda da ‘kral çıplak’tır.
Boğaziçi’nde Tayyip Erdoğan’ın oluşturduğu savaş karşıtı yeni ittifaka karşı,savaş taraftarlarının farklı bir örgütlenmeyi Arap NATO’su ile gerçekleştirmeye çalıştıklarını söyleyebiliriz. Ama…Devam edeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder