ANKARA KALESi
CUMHURİYET SENATOSU ACİLEN KURULMALIDIR
Yirminci
yüzyılın ikinci yarısına doğru Türkiye bir askeri müdahale ile karşılaşınca, Millet
Meclisi yerine bir kurucu meclis kurulmuş ve ülkenin önde gelen bilim adamları
ve uzmanlardan seçilen bir üst düzey kadro, Türkiye Cumhuriyetini yirmi birinci
yüzyıl üzerinden gelecek asırlara taşıyacak bir düzeyde yeni bir anayasa
yapılarak yürürlüğe konmuştur. Türkiye’nin önde gelen üniversite hocaları ve
hukuk ile siyaset biliminin önde gelen temsilcilerinden seçilerek bir araya
getirilen Anayasa Komisyonu aylarca çalışarak ve 1961 anayasa taslağını
hazırlayarak Kurucu Meclis başkanlığına teslim etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti
tarihinde 1921, 1924 anayasalarından sonra kabul edilen üçüncü anayasa olarak
1961 anayasası Türkiye’nin en özgürlükçü ve etkin anayasası olarak benimsenmiş
ve bu doğrultuda Türk devleti açısından, yirminci yüzyılın ikinci yarısında çok
zor bir siyasal dönem geldiği düşünülerek, Atatürk Cumhuriyeti yeniden
bürokratik bir düzenlemeye tabi tutularak anayasal düzeyde daha üst düzeyde bir
örgütlenmeye gidilmiştir. Devlet yapısının yenilenmesi doğrultusunda yapılan
anayasa değişiklikleri içinde en önde geleni, Millet Meclisinin yanı sıra bir
de Cumhuriyet Senatosu adıyla çok okumuşlar meclisi görünümünde bir de ikinci
meclis olarak batı demokrasilerinde çok görülen Cumhuriyet Senatosu
oluşturulmuştur. 1961 anayasası ile Türk devletine kazandırılan Cumhuriyet
senatosu ile Türk demokrasisinde parlamenter sistem, iki meclisli bir yapılanma
üzerinden Cumhuriyet Senato’sunun kurulmasıyla birlikte daha da güçlendirilerek
geliştirilmiş ve bir ara rejim ürünü olan 1982 Anayasası yürürlüğe girene
kadar, 1961 Anayasası ile birlikte Türk demokrasisinin ve hukuk devletinin
önemli bir parçası olmuştur.
Her
siyasal dönem bir önceki dönemin tepkileri ile dolu olduğu için, tek partili
demokrasiden çok partili dönüşüme yöneliş ülkeyi Demokrat Parti iktidarı ile
karşı karşıya getirmiştir. Cumhuriyeti kuran Atatürk’ün partisi yirminci
yüzyılın ortasına kadar iktidarda kalarak, Atatürk Cumhuriyetinin kurucu
iradenin ilke ve esaslarına uygun bir yönde oluşturulması için çaba
göstermiştir. O dönemin koşullarında Rusya’da var olan Sovyetler Birliği devlet
yapılanmasının etkileriyle hareket edildiği için iki kutuplu dünya ve büyük
sosyalist sistemin varlığı gibi siyasal faktörler devlet ve ülke yönetiminin
biçimlenmesine tesir ederken, bir oldu bitti ile karşılaşmamak için ikinci bir
meclisin kurulması için gereksinme doğmuştur. Bu durumu dikkate alan Türk
devlet yönetimi Atatürk döneminden iki çok partili bir düzene geçerken aynı
zamanda çift meclisli bir yeni yapılanmaya doğru adım atılmıştır. İki meclisli
bir yeni anayasal düzen kurulurken, uluslararası alandaki iki kutuplu sistemin
varlığı dikkate alınarak Cumhuriyet Senatosu kurulmuştur. Sosyalist sistemin
kurulmasından sonra Türkiye’nin güvenliği riskli bir aşamaya gelirken, devletin
ve demokratik rejimin daha güçlü bir kamu düzenine kavuşturulabilmesi
doğrultusunda ikinci meclisin oluşturulmasına giden yol benimsenerek, Cumhuriyet
Senatosu 1961 Anayasası ile birlikte Türk anayasal sisteminin tamamlayıcı bir
parçası biçiminde gündeme getirilmiştir. Özellikle batı demokrasilerinde
görülen ikinci meclis oluşumu yapılanmalarından esinlenerek, Cumhuriyet
Senatosu hem 1961 Anayasası ile getirilmiş hem de ayrı bir yasal düzenleme ile
kurucu iradeden gelen yönlendirmeler doğrultusunda örgütlenmeye çalışılmıştır. Asya-Afrika
komşuluğuna sahip bir merkezi devlet olarak, Türkiye Cumhuriyeti gene komşusu
olduğu Avrupa kıtasının siyasal kültürünü dikkate alarak batı tipi bir
demokrasilerin önemli bir organı olan Senato kurumunu, aynı zamanda cumhuriyet
rejiminin tamamlayıcısı biçiminde siyasal rejimin ülkede örgütlenmesine destek
olarak devreye sokmuştur. Batı blokunun güçlü patronu konumunda yer alan Senato
kurumu ikinci bir Meclis olarak ABD, İngiltere, İtalya, gibi köklü batı
demokrasileri içinde gelişmeler gösterince, geleceğe dönük hedef olarak batı
tipi demokrasileri kendine örnek seçen Türkiye gibi Orta Doğu ya da Asya
ülkelerinde ikinci meclis yapılanmaları gündeme getirilerek, Senato ya da
benzeri kurumlar anayasalar aracılığı ile geliştirilmiştir.
Cumhuriyet
Senato’su doğrudan bir cumhuriyet organıdır ve Millet Meclisi’nin tamamlayıcısı
olarak anayasal düzen içerisinde yerini almıştır. Siyasal tarih açısından konu
ele alındığında ilk ikinci meclislerin ya da senatoların ikinci meclis olarak
eski Roma, Kartaca ya da Bizans gibi tarih öncesi dönemden gelen siyasal
yapılanmaların içinde yer aldıkları görülmüştür. Antik çağlarda başlayan senato
uygulamaları daha sonraki dönemlerde de devam ederek yeni ve yakın çağlarda da
gündeme geldikleri anlaşılmaktadır. Daha çok yaşlı ve uzman nitelikleri taşıyan
senatörlerin üye olarak yer aldığı bir uzmanlar ya da yaşlılar meclisi
olarak kurulmuş olan eski dönem
Senatolarının, halk ya da millet meclislerini tamamlayan, bu tür halk
birlikteliklerinin aldıkları kararları destekleyerek arka çıkan
yapılanmalarıyla, ülkede demokrasiye geçişleri kolaylaştıran ve demokrasilerin
dağılma ya da çözülme gibi olumsuz
yönlenmelerine karşı çıkarak halk temsilcilerinin kendi kendilerini
yönettikleri bir büyük halk parlamentosuna giden yolu açtıkları görülmektedir. Devlet
ve hükümet başkanlarının kendi yönetimleri ya da hükümetleriyle ters düştükleri
durumlarda taraflar arasındaki tartışma ve anlaşmazlıkların giderek kökleşerek
içinden çıkılmaz bir hale geldiği durumlarda, Senatolar bir yüksek meclis ya da
bir üst organ olarak devlet yönetiminde tarafsızlığı gerçekleştirmeye
çalışmışlardır. Senato bir ikinci meclis olarak siyasal bir organ olduğu gibi,
aynı zamanda batı ülkelerinde yer alan eğitim düzenlerinde de fakülte
temsilcisi olan öğretim üyelerinin, üniversite öğretim üyelerinin katılımı ile
toplanan üniversite senatolarının idari temsilciler olarak yer aldıkları ve bu
doğrultuda eğitim çalışmalarının yönetiminde görev yaptıkları
görülebilmektedir. Fakülte, yüksekokul, enstitü ve bunlara benzeyen idari eğitim
merkezlerinin temsilcileri de belirli aralıklarla toplanan Üniversite
senatolarında senatör olarak yer alabilmişlerdir. Genel olarak Senatolar,
üniversitelerin eğitim düzenini temsil eden akademik çalışmaların da karar organı
olarak çalışmaktadırlar. Batı demokrasilerinde Roma, Venedik, Hamburg, Nice ve
Moskova gibi şehirlerde, merkezi devlete yardımcı olmak üzere eski zamanlarda
bazı senato yapılanmaları gündeme getirilmiştir.
Senatoların
kurulduğu ülke ya da kentlerde halkın temsilcileri, senatör olarak bu kurumlara
üye oluyor ve gene senatörlük statüsü içinde çalışmalar yaparak ülkede halk
yönetiminin eksiksiz bir biçimde devlet ve kent yönetimine katkı sağlamasını
gerçekleştiren adımlar atılıyordu. Çar Petro zamanında Rusya’da birçok üst
düzey karar Senato’da alınıyor ve daha da ileri gidilerek devlet yönetimi ile
ilgili çalışmalar gene senato çatısı altında yerine getirilmeye çalışılıyordu.
Venedik ve Hamburg gibi şehirler kendi devletlerini kent merkezli olarak örgütlemeye
yöneldikleri zaman ülke yönetiminden kent yönetimine geçiliyor ve bunun sonucu
olarak da kent merkezli devletlere de cumhuriyet adı veriliyordu. Sınırları
zaman içerisinde genişleyen ve imparatorluk konumuna gelen eski kent devletleri
de meclis gereksinmelerini karşılayabilmek için kendi içlerinde senato kuruluşuna
öncelik veriyorlardı. Senatörleri bazı dönemlerde halk bazen da krallar seçiyor
ve böylece devlet yönetimini güçlendirecek ikinci meclis uygulamalarına ülke
yönetiminde yer veriyorlardı. Roma imparatorluğu döneminde senatolar süreklilik
kazanan ve meclislere göre daha etkin çalışmalar yapan devlet organları
olarak savaş ve seferler döneminde çok
daha aktif çalışmalar yaparak öne çıkıyordu. Roma ve Kartaca savaşlarının uzun
sürmesi noktasında Roma senatosu devletin en aktif çalışan merkezi organı olma
şansını elde ediyordu. Kartaca imparatoru Anibal’e karşı Roma devletinde
senatörler çok daha fazla etkinlik sağlayınca, Roma devleti bir imparatorluk
konumuna gelerek Akdeniz’i çevreleyen bir büyük alanda hegemonya düzeni
kuruyordu. Savaş sonrasında imparatorluk sınırları elde edilirken, Roma
imparatoru en büyük dünya devleti olan Roma imparatorluğunun tam anlamıyla hem
yöneticisi hem de temsilcisi olarak, mutlak bir otoriter düzene geçişi senato
aracılığı ile kurmuş oluyordu. Devletin imparatorluk düzeninin çıkmaza girdiği
durumlarda ya da ülke krizinde, Roma kralı senatoyu hukuk düzeninin merkezi
olarak göreve davet ediyordu. Roma imparatorluğu dönemindeki senato
çalışmalarında görülen durumlarda, senato her durumda hem üst düzey hem de
yardımcı organ olarak siyasal bunalımların aşılmasında önemli görevleri yerine
getiriyordu. Roma imparatorluğu çöküşü sonrasında Roma Senatosu, Roma
belediyesi konumuna getiriliyordu.
Genel olarak Cumhuriyet Senatosu her dönemde var olan devlet yönetiminin bir parçası konumundaki kamu organıdır. Kamuya dönük ve daha etkili yasama çalışmaları yapabilmek için demokratik rejimlerde ikinci meclis olarak kurulan Cumhuriyet Senatosu, Türkiye Cumhuriyeti siyasal rejimi içinde batı ülkelerindeki örneklerine benzeyen bir yapılanma içinde yer almıştır. Hukuk düzeni ve siyasal rejimin koşulları birlikte ele alındığında, yasama organlarında bu durumlara uygun düşen düzenlemelere yer verilmiştir. Bir anayasal düzen içinde yasama organı olarak ele alınan millet meclisleri çalışmalarını sistemin istekleri doğrultusunda yürütürken ya birinci meclisin yetersiz kaldığı ya da zaman içinde öne çıkan gerekliliklerin etkileriyle senatolar ikinci meclis olarak kurulurlar ve de bu doğrultuda çalışmalarını sürdürürler. Genel anlamda siyasal gereklilikler ya da rejimin işlemesinde aksaklıklar öne çıktıkça, ikinci meclis arayışları hızlanmakta ama sıkışık durumlar ortadan kalktığı dönemlerde ise normale dönülürken bazen Türkiye’de olduğu gibi yeni düzenlemeler sırasında ikinci meclislere yer verilmemekte ve tüm yasama faaliyetleri tek bir meclisin çatısı altında yürütülmeye çalışılmaktadır. Türkiye’de de benzeri bir durum ortaya çıkmış ve 1961 Anayasası ile getirilmiş olan Cumhuriyet Senatosu 1982 Anayasası ile birlikte yürürlükten kaldırılmıştır. İkisi de ara rejim ürünleri olan 1961 ve 1982 Anayasaları çıkartılırken Kurucu Meclis kararı ile kabul edilen Cumhuriyet Senatosu, 1982 de çıkartılan yeni Anayasa ile Danışma Meclisi kararı ile sistem dışında bırakılarak hareket edilmesiyle, Türkiye Cumhuriyeti siyasal sistemi içindeki yerini kaybetmiştir. Çeyrek yüzyıla yaklaşan bir zaman dilimi içinde Türk siyasal sistemi içinde yer alan Cumhuriyet Senatosu’nun, Türkiye’deki bilim çevreleri tarafından ele alınarak geçmişten gelen deneyler sonucunda her yönü ile incelenmesi gerekirken, böyle bir yaklaşım izlenmemiş ve yeni bir Anayasa ile geleceğe dönük bir yeni yapılanma oluşumuna doğru yönlenirken, yeniden parlamenter demokrasiye doğru bir geçiş yapılmasına çalışılmakta ama tek adam otoritesine dayanan bugünkü rejim içinde yasama organı olarak sadece millet meclisi üzerinde durulmakta ama bir türlü diktatörlük eğilimlerine karşı denge unsuru olabilecek ikinci meclis ya da Cumhuriyet Senatosu oluşumu bir türlü dikkate alınmamaktadır.
Türkiye
son çeyrek yüzyılda giderek parlamenter demokrasiden uzaklaşırken giderek
küresel emperyalizmin bütün dünya ülkelerine zorla ve baskılarla dayattığı bir
tek adam rejimi, otoriterlik üzerinden diktatörlüğe doğru sürüklenmiş ve
seçimli otokrasi görünümünde mutlakiyetçi bir tek adam çizgisinde yeni bir tür
faşizm senaryolarının tartışıldığı eskisinden farklı bir siyasal ortam yeni
dönem koşullarında gündemde öne çıkmıştır. Yirminci yüzyılın ortalarına doğru
ülkenin önde gelen Anayasa hocaları yazdıkları bilimsel makalelerinde, artık
ikinci bir meclisin kurulmasının zamanının geldiğini yazılarında dile
getirirken 1950’li yıllarda Türk demokrasisi tek partili bir rejimin getirdiği
sorunlarla uğraşarak, yeni bir yüzyıla doğru ilerlemeye çalışıyordu. I924
Anayasasının genel seçimleri çoğunluk sistemine dayanan bir çizgide düzenlemesi
nedeniyle, ana muhalefet partisi ile iktidar partisi arasında dengesiz bir
durum çıkmış ve bu doğrultuda Millet Meclisi iktidarın son döneminde elindeki
yasama gücünü bir komisyona devretmek zorunda kalmıştır. Meşhur Tahkikat
Komisyonuna meclisin yetkileri devredilince beş yüz milletvekilinin ortak bir
irade ile temsil ettiği Türk ulusunun genel iradesi, bir avuç Meclis üyesine
yeni bir yasa çıkartılarak devredilmiştir. O devrin başbakanı Meclis genel kurulunda yapmış olduğu bir
konuşmada parlamentonun her türlü kararı almaya yetkili olduğunu ve hatta daha
da ileri giderek milletvekilleri isterlerse odunu bile milletvekili ilan edecek
bir güce sahip olduğunu söylemiştir. Seçim sisteminin çoğunluğa dayanması
nedeniyle iktidar ve muhalefetin oyları yakın düzeyde olmasına rağmen, birinci
parti olarak iktidar partisi Meclis üyesi olarak büyük bir farka sahip
olmamasına rağmen ülkede diktatörlük olarak adlandırılabilecek ağır baskı
ortamı oluşturarak tek meclis diktasına doğru bir gidiş öne çıkmaya
başlamıştır. İktidar bu aşamada otoriteyi tekeline alırken Millet Meclisini
dikkate almamış ve otoriter yönetimini bir dikta yönetimine doğru sürüklemeye
çalışmıştır. İşte bu anayasal sorun hukuk devletini yıkarken, siyasal iktidar
Millet meclisini kontrol altında tutmaya çalışmış ama bunu başaramamıştır.
Cumhuriyet
Senatosu’nun 1961 Anayasası ile ikinci bir meclis olarak kurulması, cumhuriyetin
ilk dönemlerinden gelen bir kuvvetler ayrılığı sorununun çözüme kavuşturulmaya
çalışılmasıdır. Atatürk tek adam olarak devleti kurarken önde gelen bir
liderlik yapmış ve bütün dünyayı ve tarihin her dönemini inceleyerek hareket
etmiştir. Çoğunluklu seçim sisteminin ortaya çıkardığı dengesiz meclis oluşumlarında,
demokratik rejim yürüyemez bir duruma gelirken, baskı yönetimine kayan o
dönemin siyasal iktidarı muhalefetini susturmak amacıyla, Millet Meclisi
toplantılarına son vererek, meclisin yetkilerini gene meclisin içinden çıkan
bir komisyona devrederek, işleri iktidar partisinin kontrolünde sürdürmeyi bir
karşı çıkış olarak gündeme getirebilmektedirler. Osmanlı devleti dağılırken,
Abdülhamit’in otoriter yönetime kayması, imparatorluk dağılırken yeni
kurulmakta olan ulus devletin kurucu önderinin meclis hükümeti sistemine
yönelerek devlet organlarının sahip olduğu otoriteyi kendisinin merkezinde yer
aldığı bir kuvvetler birliği sistemi içinde cumhuriyet rejiminin kurulmasını
geçmişten gelen otoriter eğilimlerin yansıması olarak görürken, cumhuriyetin
ilanı sonrasındaki yeni devletin kuruluş aşamasında otoriter eğilimlerin
bölücülük çizgisinde gelişimini önlemek üzere, meclis hükümeti sistemi adı
altında ülkede çağdaş bir parlamenter sistem kurulmaya çalışılmıştır. Atatürk
çağdaş bir cumhuriyet devletini demokrasi ile bütünleştirerek yoluna devam
etmeye çalışırken, birçok engel ile karşılaşmış ama bu hedefinden geri
dönmemiştir. Atatürk sonrasında çok partili sisteme geçilirken iktidarın
değişimi ile büyük bir çoğunlukla Demokrat Partinin iktidara gelmesi üzerine, rejimin
otoriter bir çizgiye kayarak hak ve özgürlüklerin meclis otoritesi karşısında
ortadan kalkması gibi bir olumsuz durum, ülkede cumhuriyet ile birlikte
demokrasinin gerçekleşmesini de tehlikeye atarak, tek meclis üzerinden hak ve
özgürlüklerin yeterince korunamadığı durumlarda, batı demokrasilerindeki senato
ya da ikinci meclis arayışlarının
gündeme gelmesiyle, ortaya çıkan bir askeri müdahale döneminde bilim
adamı ve uzmanların yaptığı hazırlıklara dayalı olarak, 27 Mayıs koşullarında
Senato bir cumhuriyet kurumu olarak Türkiye Cumhuriyeti anayasasındaki yerini almıştır.
Cumhuriyet
Senatosu bir okumuşlar meclisi olarak kurulurken, ülkede okuma yazma
bilmeyenlerin çok fazla oluşu da etkili bir faktör olmuştur. Cumhuriyet ve
demokrasi yönetimlerinin bilgi ve kültür düzeyi gerektirmesi yüzünden her iki
rejimi de yürütecek, bu alanlarda sorumluluk üstlenerek ülkenin gereksinmeleri
doğrultusunda hareket edecek, önemli kadrolara gereksinme vardır. Birçok konuda
yetişmiş ve uzman olmuş kişilerin siyaset sahnesindeki yozlaşmış çevrelerin
etkisi altında kalmalarını önlemek üzere, her alanda uzmanlık düzeyine gelmiş
olan yetişmiş insanların içinden seçilecek temsilcilerin, Cumhuriyet Senatosuna
üye olarak o kurumun çatısı altında siyasal deneyim kazanmaları ve böylece
deneyim sahibi temsilciler olarak ve siyasette ön planda yer alarak
cumhuriyetin ve demokrasinin kesintiye uğramasını önleyebilmektedir. Seçimler
sırasında ya da partiler arası mücadele aşamalarında etkili olabilecek
kadroların aydın toplum kesimlerinden çıkabilmesi için, Cumhuriyet Senatosu bir
anlamda siyaset okulu gibi devreye girerek, yetenekli temsilcilerin arasından
geleceğin devlet adamlarını ya da siyasal liderlerini ortaya çıkarabilecektir. Zaman
içinde gündeme gelmekte olan seçimler sırasında kadrolar yenilenerek yola devam
edilebilir ve böylece cumhuriyet devletinin gereksinmeleri karşılanarak, Atatürk’ün
söylediği gibi sonsuza kadar yürürlükte kalacak bir cumhuriyet devleti ve
demokratik rejime Türk ulusu sürekli olarak sahip olma şansını, sürekli olarak
elinde tutma şansını elde edebilecektir. Halk kitleleri arasından Millet Meclisi üyeleri çıkarak rejimin içinde
yerlerini alırlarken, okumuş ve aydın kişiler arasından seçilecek senatörler de
Cumhuriyet Senatosunda geldikleri toplum kesimlerini temsil ederek, siyasal
toplum içindeki dengelerin korunması ve yeni dengelerin oluşturulmasına katkıda
bulunmuşlardır.
1961
Anayasasının getirdiği yeni siyasal düzen içinde kurulan Cumhuriyet Senatosu
aynı anayasanın 70. Maddesine göre Milli Birlik Komitesinin eski üyeleri ile eski
cumhurbaşkanları yaşamları boyunca Cumhuriyet Senatosu üyeleri olarak kabul
edilmiştir. Bu nedenle senato üyeleri seçimle gelenler ve de doğal üyeler
olarak ikiye ayrılmıştır. Türkiye’de kurulan çift meclis sisteminde altı yıl
süre ile seçilen senatörler her iki yılda bir kura sonucuyla belirlenen üçte
bir üyelik yenileme seçimlerinin yenilenmesi sisteminin içinde yer
almaktadırlar. Senatörler bu sistem içinde iki yılda bir üçte bir oranında
yenilenmektedir. Amerika’daki üye yenileme sistemine benzeyen bir sistem, Millet
Meclisi seçimleri ile uyumlu olacak biçimde ele alınarak düzenlemeler bu
doğrultuda yapılmıştır. Her iki senede bir yapılan üçte bir yenileme seçimleri
Milletvekillerinin genel seçim tarihleri ile uyumlu olarak belirlenmiştir. Seçimler
arasında uyumluluk tarihlerde sağlanamazsa, o zaman iki yılda bir yenilenen
üçte bir senatör yenileme seçimleri bir sonraki seçimlere kadar
ertelenebilmiştir. Genel anlamda Cumhuriyet Senatosu üyelikleri seçimle gelenler
ve doğal üyeler olarak belirlenmiştir. Seçimle gelen üyeler de halkın
seçtikleri ve cumhur başkanının seçtikleri olarak ikiye ayrılmakta ve
cumhurbaşkanına on beş üyeyi seçme yetkisi kanunla sağlanmaktadır. Cumhurbaşkanı
belirli alanlarda uzmanlığı ile tanınmış kişiler arasından on beş kişiyi
senatoya üye seçerek, okumuşlar meclisinde kariyer sahibi ve aydın kadroların
görev yapmalarına dikkat etmesi yasal düzenlemeler içinde uygun görülmüştür. Zaman
içinde üçte bir yenileme seçimlerinde devlet gereken hızlılığı sağlayamayınca, sırası
gelen ara seçimler bir dahaki seçimler ile birlikte yapılmaya çalışılmıştır. Cumhurbaşkanlığınca seçilen üyelerin yerine
atama yapılırken, yeni gelen üyeler eski üyenin geride kalan üyelik süresini
doldurmuştur. Kontenjan senatörleri arasından iki kez cumhurbaşkanı seçilmiş ve
bu doğrultuda Cumhuriyet Senatosu üst düzeyde Türk devletinin yapılanmasını
sağlayan temel hukuk kurumu konumuna gelmiştir. Millet meclisinde halk
tarafından seçilen milletvekilleri ile Senatodaki üyeler karşılaştırıldığında
Cumhuriyet Senatosu tam anlamıyla yaşlılar meclisi konumunda olduğu açıkça
ortaya çıkmıştır. Milletvekilleri otuz yaşında parlamento üyesi olurken,
senatörler on yaş büyüklerden seçilirken kırk yaş esas alınmıştır. Millet
meclisinde görev yapan milletvekillerinin sahip olduğu bütün hak ve özgürlükler
senatörlere de tanınarak, onların eşit statüde parlamenter olması sağlanmıştır.
Parlamentodaki konuşma ve hareket etme özgürlüklerinden tam olarak yararlanan
senatörler aynı zamanda parlamento güvencesine de sahip kılınmışlardır.
Cumhuriyet
Senatosu Türk Parlamentosu içinde yerini Millet Meclisiyle birlikte bir çok
alanda işbirliği yaparak, yasaların yapılması ya da diğer
yasama organı görevleriyle yetkilendirilerek uygulama alanındaki yerini
almıştır. Yasama yetkilerinin kullanılması ya da yasaların yapımı sırasında
uyulacak kurallar ve izlenecek yol ve yöntemler anayasa ile birlikte diğer
yasalar ve içtüzük hükümleri doğrultusunda ele alınarak düzenlenmiştir. Kural
olarak Millet Meclisi tarafından kabul edilen tüm yasa ve kararlar bütünüyle
Cumhuriyet Senatosunun denetimine tabi kılınmıştır. Mecliste görüşmeleri biten
ve karara bağlanan yasalar ya da diğer kurallar ile birlikte bağımsız kararlar
da resmi gazetede yayınlanmadan önce bir anlamda yasama denetimine tabi
tutularak ikinci mecliste hukukun oluşturulmasına senatonun katkısı güvenceye
bağlanmıştır. Senatonun ret ettiği ya da kabul etmediği bütün yasalar ve
kararlar gene aynı çizgide ikinci kez Senatonun önüne gelerek görüşülmüştür. Millet
Meclisinin kararlarında ısrar edebilmesi gibi bir hareket serbestliği alanı
Senato için de düşünülmüş ve böylece yasama alanında hukuk devletini güçlendirerek hatasızlık
seviyesine varan çalışmaların yapılabilmesi amaçlanmıştır. Hükümet tarafından
meclise gönderilen yasa ve düzenleme önerilerinin hatasız ve hukuka uygun bir
biçimde kabul edilebilmesi için meclis ve senatonun birlikte çalışarak ve
gerektiği aşamada birbirlerine yardım ederek hem yasal düzenlemelerin oluşumu
hem de çıkan kararların her açıdan denetiminin yapılarak hukuk sisteminin
geliştirilmesi için gerekli olan
çalışmaların, TBMM çatısı altındaki faaliyetler aracılığı ile tamamlanmalarının
gerekli olduğu uygulama açısından
dikkate alınması gerekmektedir. Yasama denetimi yapmakla görevlendirilen Cumhuriyet
Senatosu Millet Meclisi ile birlikte yasama gücünün hukuka uygun bir biçimde
çalışması için gerekli olan her türlü yetki ve görevlendirme işlemlerine uygun
bir çalışma düzenine sahip olması gerekli olan bir çizgide sağlanmaya
çalışılmıştır. İkinci meclis olarak Senato’nun yetkilerinin sınırlı bir biçimde
tanınması bir anlamda göreceli bir yetkilendirme olarak görülmektedir.
Cumhuriyet Senato’su kendi bütçesini yaparak geleceğe dönük faaliyetleri
açısından yetkili kılınmış ama bu tür yetkilerin sınırlı olarak tanınması
yüzünden de mutlak anlamda kendi geleceğini belirleme şansından uzak
görünmemektedir. Senato ikinci meclis olarak anayasada yer alırken , bu
meclisin yetkileri de ikinci derecede benimsenmiştir. Plan, kamu ekonomik
kuruluşları ve kitaplık karma komisyonları, Millet Meclisi ile birlikte yapılan
toplantılarda oluşturulmuştur.
I961 anayasası ile getirilen Cumhuriyet Senatosu yapılanması 1982 anayasasına kadar uygulamada kalmış ve yirmi yılı aşkın bir süre Türk Parlamentosu çatısı altında, yasama ve denetim işlevlerinin yerine getirilmesinde önemli görevler üstlenerek Türkiye’de yasama ve denetim çalışmalarının en üst düzeyde gerçekleştirilmesi açısından önemli katkılar sağlamıştır. Her kamu etkinliğinin denetime gereksinme duyması nedeniyle yasama faaliyetinin denetimi de Senato aracılığı ile yerine getirilmeye çalışılmıştır. Yirmi yıllık bir uygulamanın getirdiği olumlu sonuçların bugünün parlamentoları ve Millet Meclisleri yapılanması açısından ele alınarak incelenmesi aracılığı ile Senatolu bir yasama organının daha üst düzeyde gelişmiş ve kaliteli denetim sağladığı, yasama görevinin gerektiği gibi yerine getirilmesi sırasında, meclisteki yanlışlıkların hepsinin giderildiği Senato etkinlikleri incelenirken ortaya çıkmaktadır. Yirminci yüzyıl sonlarına kadar anayasal düzenlere uygun bir düzeyde yasama çalışmaları sürdürülürken, senatoların cumhuriyet rejimlerinin daha gelişmiş bir çizgide çalışmalarını yürütebilmesi açısından gerekli olan hukuk desteğini sağlayarak devletlerin daha etkin varlıklarının sürdürülmesine önemli destekler getirdiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, yirmi birinci yüzyıla gelinmesiyle birlikte ortaya çıkan otoriter rejim arama hayalleri içinde çağdaş cumhuriyet devletlerindeki demokrasi rejimlerinin, hızla yozlaşarak devlet düzenlerini tehdit etmeye başladığı görülmektedir. Çağdaş devlet düzenlerinin dayandığı kuvvetler ayrılığı sisteminin getirdiği anayasal dengeler içinde, bu döneme kadar iyi kötü yolunu ve hedeflerini koruyan demokratik rejimlerin denetimsizlik ve hukuk dışı çizgilere kaymak gibi yozlaşma eğilimleri göstermesi nedeniyle, bugünün dünyasında Cumhuriyet Senatolarına yönelen yeni bir arayış eğilimi, giderek kamu oyu önünde ortaya çıkmakta ve yükselerek var olan devlet yapılarını, yeniden ikinci meclis denetimlerine dönme noktasında yönlendirmektedir.
Her
arabanın ya da hareket eden motorların gereksinme duyduğu gibi devletlerin
temel organları olan yasama kurumlarının hukuka uygun çalışabilmesi için, yasama
alanında fren görevi yapacak Cumhuriyet Senato’larına gerek vardır. Bazen
Millet Meclisleri çoğunluğu ele geçiren ve hiçbir sınır tanımayan güçlü
iktidarların yönetimine tanık olurken, Meclis’te mutlak çoğunluk sağlayarak
hiçbir anayasa ya da yasal sınırlama tanımadan sınırsız bir otorite kullanımı ile
keyfi bir uygulamaya yönelen yozlaşmış iktidarların işbaşına gelerek, akıllarına
estiği gibi bir yönetime yönelebildikleri görülmüştür. İktidar çoğunluğunu ele
geçiren siyasal partiler ya da örgütlerin her türlü keyfiliğin ötesine giderek
ellerine geçirmiş oldukları devlet yönetiminden gelen otoriteyi sınırsız bir
biçimde kullanarak anayasa ve yasaları tehdit etme noktasına girdikleri
görülebilmektedir. İktidar çoğunluğunun Millet meclisini çoğunluk baskısı ile
ele geçirdikten sonra hiçbir sınır tanımadığı bir aşamada, Meclis çoğunluğunu
ele geçirerek hak ve özgürlüklere karşı bir tehdit durumu ortaya
çıkabilmektedir. İşte bu gibi olumsuz durumların meclis içinde önlenerek
diktatörlüğe giden otoriter rejimlerin önünün kesilmesi gerekmektedir. Böylesine
bir denge düzenin korunabilmesi için hak ve özgürlükleri tehdit ederek
cumhuriyet devleti ile demokrasi rejimini ortadan kaldırmaya yönelen tüm hukuk dışı
otorite ve iktidarlara karşı hukuk düzeninin ve anayasal devletin freni
görevini yapabilecek bir Cumhuriyet Senatosu organına, eskisinden çok daha
fazla gereksinme bulunmaktadır. Cumhuriyet senatosunun elindeki yetkiler ve var
olan yapılanmasının devreye girmesiyle, hukuk devletinin fren mekanizması öne
çıkarak önleyici misyonu ile bozulan siyasal dengeleri yeniden tesis
edebilecektir. Senato freni ile demokrasiyi ve cumhuriyeti ortadan kaldırma
girişimlerine karşı senato freninin acil olarak devreye girmesi gerekmektedir.
Türkiye’de çeyrek yüzyıla yaklaşan bir otoriter rejim yüzünden vatandaşlar
temel hak ve özgürlüklerine kaybetme aşamasına gelmiştir. Artık Türk halkı
iyice otoriter bir baskı düzeni ile karşı karşıya kalmamak için, acilen bir
frene gereksinme büyümektedir. Türkiye yeniden çağdaş bir demokrasiye
yönelebilmek için acil noktada bir siyasal frene gerek duyulmaktadır. Yeni
anayasa hazırlıklarının başladığı bu aşamada Cumhuriyet Senatosunun yeniden
kurularak yeni anayasaya konulması sayesinde, devleti ve hukuk düzenini
kurtaracak siyasal frene kavuşulacaktır.
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder