ANKARA KALESİ
ROMALILARIN ANKARA ANITI
Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti
olan Ankara daha önceki çağlarda da Anadolu’da hem bir imparatorluk başkenti,
ama daha sonraları aynı zamanda orta çağ yıllarında bölgenin hem bir Cumhuriyet
devleti hem de merkezi coğrafyanın orta yeri olarak, tarih kitaplarında merkezi
yerini almıştır. Milat takvimi çizgisinde merkezi bölgenin başkenti hem de
Eskişehir –Ankara ve Kırşehir hattı üzerinde de bir orta çağ halk yönetimi
yapılanması olarak, tarihteki merkezi konumunu kazanan Ankara kenti bugün
küreselleşme sürecinde merkezi coğrafya yeniden yapılanması sırasında da eski
Roma krallığının geçerli olduğu, orta alanın merkezi kenti konumuna sahip
kılınmaktadır. Özellikle merkezi alanın bir merkezi devletler birliği biçiminde
yükseltilmiştir. Tarih öncesi dönemlerde birçok devletin kurularak egemen
olduğu bu topraklarda, Birinci ve ikinci İsrail imparatorlukları ve Süleyman
krallığı gibi büyük Musevi ve Yahudi imparatorluklar sonrasında Hazarlar,
Romalılar, Bizanslılar, Oğuzlar, Altın Ordu, Selçuklu ve Osmanlı
imparatorlukları sonrasında, Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulmuştur Bütün bu merkezi krallıklar ve de
imparatorluklar gelip geçerken Türkler Orta, Kuzey ve Doğu Asya bölgelerinde
kurdukları devletlerini karasal kıtalar üzerinde geliştirip yaygınlaştırırken,
her dönem kendi yapılanmasını devreye sokarak eski dünya haritası üzerindeki
merkezi coğrafyanın yeni dönemin koşullarına uygun bir biçimde, farklı devlet
ve imparatorluk sistemleri öne çıkarılmıştır.
Merkezi
coğrafyanın her dönemde el değiştirmesi, hızlı bir biçimde ortaya çıkan siyasal
göç dalgalarının eski siyasal yapıları yıkarak yeni rüzgarlar estirmesi
nedeniyle tarihsel süreç birbirinin devamı konumundaki devlet ve
imparatorluklar oluşumlarını tarihin not defterlerine kaydetmiştir. Roma
devletinin başına geçen ilk imparator olarak AUGUSTUS böylesine hızlı bir
trafik çemberinin içinde dönüp dolaşan merkezi coğrafya, sürekli olarak el
değiştirirken dünyanın en büyük imparatorluğunun ilk imparatoru olarak başına
geçen AUGUSTOS bir resmi devlet vasiyetini, kendisinden sonra devletin başına
geçen VESTA rahibelerine teslim ettiği bu belge sayesinde, ülke ve devletin
devamlılığını sağlayarak ve tarihin en büyük imparatorluğunun başındaki adam
olarak Roma İmparatorluğunun sonsuza kadar devam etmesini sağlamak istedi ama
tarihin dinamikleri iç ve dış döngüleri öne çıkararak bütün diğer devletler
gibi sonsuza kadar egemen olacak bir büyük imparatorluğu tarihin kayıt
defterlerine yazmak istemiştir. Kısaltılmış adı ile” Yapılan İşler“ olarak
isimlendirilen resmî belgeyi Augustus isimli Roma imparatoru, bu belgeyi tunç
levhalar halinde mozelyum denen resmi anıtın, her iki duvarına da asılmasını
emretmiştir. Çoğaltmalar yolu ile sayısı artırılan bu metinin, Roma
imparatorluğunun birçok yerleşim yerlerinde duvarlara asılması sağlanmış ve
böylece bütün Roma vatandaşlarının bu tür bir imparator mektubunu görerek
okuması sağlanmaya çalışılmıştır. Roma imparatorlarının halk kitleleri
aracılığı ile dolaylı denetlenmesi açısından yararlı olan bu usul, Romalı
imparatorların halk mektupları aracılığı ile devlet ve milletin sürekli olarak
uyanık bir biçimde ülke yönetimlerini izleyerek ve bunları zaman içinde
denetlemeleriyle, siyasal rejimlerin her türlü yolsuzluğunun önlenerek bir
hukuk düzeni kurulmaya çalışılmıştır.
Her
devlet ve otoriter yönetim işbaşına geldikten sonra merkezi devleti eline
alarak hegemonya düzenini kurduktan sonra, devlet gücünü kullanarak kendi altın
çağını oluşturmaya çalışması ile, siyasal gücün artırılması üzerinden her
imparator kendi altın çağını yaratabilmenin çabası içine girmiştir. Böylece
Krallar ya da imparatorların halka yönelen siyasal mektuplar yolu ile, hem her
gerçeğin halk kitlelerinin bilgisine sunulması sağlanmakta, hem de hesap veren
yönetimler aracılığı ile denetlemeler yapılmakta, hem de var olan devlet
yapısının zaman içinde kendini yenileyerek devletlerin içeriden çöküşleri
önlenmeye çalışılmaktadır. Halka açık yöntemler ile siyasal yönetimler
kendilerini halk kitlelerine denetlettirerek, siyasal rejimin ya da devlet
yapısının meşru zeminde dolaylı yollardan denetim yapmasını gerçekleştirerek, var
olan devletin bir hukuk gerçekliği olarak ayakta kalmasını sağlamaktadır. Yasal
zeminde denetimlere devam edilmesi halk kitlelerinin uyanık ve bilgili
olmalarını sağladığı için, var olan devlet düzenlerinde yasama, yürütme ve
yargı gibi siyasal güçler yönetimlerin önünü keserek dikta yönetimlerine ve de
sömürgeci yönetimlere fırsat vermeden önlerini kesmektedir. Roma imparatoru
AUGUSTUS halk kitlelerine açık mektuplar yazarak, halk kitlelerinin kendi
yönetimlerini ya da devletlerini izleyerek denetlemesini sağlarken, ortaçağ da
başlatılan bu tür uygulamalar ile siyasal rejimlerin zaman içinde denetim
mekanizmaları aracılığı ile kontrol edilerek, devlet ve halk kitleleri
arasındaki dengelerin korunarak, baskı ve sömürü düzenlerine giden otoriter
rejimlerin önü kesilmeye çalışılmıştır. Ne var ki her kral ya da imparator
işbaşına geldikten sonra kendi yönetiminin özünü ortaya koyarken, zamanla
Ankara Antantının levhaları eskiyerek deforme olmuştur. Levhaların sonsuza
kadar asılı tutulamamasını yeni gelen krallar ya da yönetimlerin kendi
kurallarını duvarların üzerine yapıştırması gibi siyasal oyunlar aracılığı ile
de değiştirmeleri, siyasal yolsuzluklar ve keyfiliklerin yeniden devreye
girmesine yol açarak siyasetin kirli yüzünü meydana getirmişlerdir.
Coğrafya
kitapları ve Atlas haritalarında Anadolu’nun tam ortalarında yer alan Ankara
kenti, Asya Minör adı verilen Anadolu’nun tam merkezinde yer alan bir büyük
kent olarak Ankara adı ile kentin daha önceki dönemlerde de dünyanın önde gelen
önemli yerleşim merkezlerinden birisi olma şansını elde etmiştir. Tam bir Milat
değişikliği döneminde Roma krallığının başına geçen AUGUSTUS( İÖ27 -İS14 ), yılları
arasında imparatorluğun başına geçen güçlü bir imparator olarak, yarım yüzyıla
yakın bir kritik dönemde merkezi alan imparatorluğunun başında milattan önce ve
sonra olmak üzere tarihsel dönüşümün güçlü temsilcisi olarak gündemde yer almış
ve ölmeden dört ay önce “ANKARA ANITI” “olarak tarihe geçen siyasal belgeyi
hazırlayarak, Roma devleti içinde yer alan VESTA rahibelerine ANKARA BELGESİ
başlığı altında yer almıştır. Üç rulo belgeden oluşan Ankara belgesinde
sırasıyla, imparatorun cenaze töreni, ikincisinde Augustus’un halk ve ülke için
yaptığı işler ve kamu hizmetlerini sırasıyla anlatan belgeyi de kral “Yapılan
İşler “ adı altında her iki yanına asılacak yapılan işler ile ilgili belge,
halkın göreceği bir biçimde duvarlara asıldıktan sonra 16.yüzyılda Latince ve
Yunanca dillerinde yazılmış olan iki belge kaybolmuştur. Zaman içinde kaybolan
Yunanca ve Latince bu mermer levhalar kaybolunca, bunun üzerine yeni bir
girişimde bulunularak, Roma krallığının geleceği için harekete geçilmiş ama
başarılı bir sonuç elde edilemediği için, imparator AUGUSTUS’un Yunanca ve
Latince levhaları birileri tarafından yok edilmiştir. Roma devleti içindeki
levhalar önce kaybedilmiştir ama sonra aranarak bulunmuş ve Akdeniz bölgesinde
sergilenmiştir.
Roma
imparatorluğunun merkezinde kaybolan imparator levhaları, bir süre sonra ASYA
MİNÖR olarak anılan Anadolu’nun merkezinde bulununca, bu levhalar daha sonra
Ankara’ya getirilerek, (ANKARA ANITI – MONUMENTUM ANCYRANUM) adı altında
kamuoyuna yansıtılmaya çalışılmıştır. İmparatorluğun Asya topraklarında ve
Romalılar dan önce merkezi coğrafyayı ele geçirerek kendi krallığını oluşturan
GALATYALILAR aracılığı ile Galatya devletinin başkenti olarak ilan edilmiş olan
(ANCYRA- ANGORA) isimli bu büyük şehir, uygulamada imparatorluğun doğu
toprakları üzerinde merkezi bir konuma sahip olmuş, daha sonraları da Roma
İmparatorluğunun yıkılması üzerine de GALATYA devletinin başkenti olarak ilan
edilmiştir. AUGUSTUS’un levhaları Galatya’nın başkenti olan ANCYRA’da ortaya
çıkınca, eski dönem bitmiş ve yeni dönemde bu levhalar bağlı bulundukları Roma
devleti ile değil, ama yeni taşınmış oldukları ülkelerinin, toprakları ve
üzerinde bulunulan diğer devletlerin konumları ile değerlendirilmiştir. Romalılar
kendileri ile ilgili bu levhaları gerektiği gibi koruyamamış ama merkezi
coğrafyanın egemen siyasal gücü olan Türkler ve Türk devletlerinin tarihsel
birikime riayet etmeleriyle, Roma imparatorluğunun levhaları yüzyılları aşarak
halka sergilenmiştir. Sonraki dönemlerde Türkiye’nin başkenti olan Ankara
şehrinin tam ortalarında yer alan Hacı Bayram Camii çerçevesi içinde koruma
altına alınan AUGUSTUS LEVHALARI, önceleri Bizanstan kalma Hristiyan kiliseler
aracılığı ile daha sonraları da Müslüman camiler aracılığı ile koruma altına alınarak sonraki yüzyıllara dönük bir koruma sistemi
ile bugünlere kadar korunmuştur. Geleceğin dünyası yeniden bugün gündeme
getirilirken bu gibi arayışlarının
içinde geçmişten gelen birikimlerin de
insanlığa sunulmasına dikkat edilmiştir. Tarihin her dönemindeki büyük olaylar
ve gelişmeler, yazılan kitaplar kadar heykel ve anıtlar aracılığı ile günümüz
dünyasının bilgi birikimine eklenmiştir. Bu doğrultuda en çok tarihi eserin
üzerinde yer aldığı Anadolu yarımadası, tarihin içinden gelen kültür
birikiminin bugüne ulaşan simgesi olmuştur.
Augustus
öldükten sonra vasiyeti yerine getirilerek hem anıt hem de belgeler Akdeniz
coğrafyasının kentlerine dağılırken, tarihsel alanlarda Roma İmparatorluğunun
yaygınlık kazanması sağlanmıştır. Ankara Anıtı ile ilgili belgeler beton
sayfalar halinde getirilerek anıtların ilgili bölümlerine yerleştirilerek
tarihsel birikimin geleceğin insanlığına sunulması sağlanmıştır. Ankara
kentinin yanı başında inşa edilen Ankara Anıtı, Asia Minör denilen küçük Asya
yarımadasının tam ortalarında sergilenmeye başlayınca insanlığın bu anıt
aracılığı ile dünyanın en büyük imparatorluğu olan Roma İmparatorluğu tarihi
daha gerçekçi ve elle tutulur birikimler ile sonraki yüzyılların sahnesi
kurulmuştur. Tarihin gelişim süreci içinde öne çıkan devlet adamı ya da bilim
adamı gibi kişiler için tapınaklar ve anıtlar yapmak geleneksel bir hal alınca,
Romalılar her yeni imparator için birbirini izleyen heykel ve anıtları Akdeniz
kıyılarında inşa ederek insanlığın uygarlık birikimini dünya kamuoyunun
birikimine sunmuşlardır. Anadolu’nun tam ortasında yer alan Galatia şehri, sonraki
dönemlerde bu coğrafyanın tarihsel birikiminin görünen yüzü olarak tarih
sahnesindeki yerini almıştır. Ankara yeni konumu ile Asya kıtasının en önde
gelen kenti olarak tarihin sayfalarının aydınlatılmasına yardımcı olmuştur. Ankara
Anıtı’nın iki bin yıllık bir birikime sahip olması, önceleri Hristiyanların
Roma yapılanması ve daha sonra da 5.yüzyılda Osmanlı Türklerinin koruması
altına alınması yüzündedir. Avrupa ülkelerindeki bilim kuruluşları daha
sonraları Ankara Anıtını incelemek üzere sürekli ziyaretler
gerçekleştirmişlerdir.
Res
Gastea yazıtı ile Roma imparatorluğunun tek adamı olduğu yıllardaki siyasal
gelişmeler ve durumları dile getirerek bunları anıtlaştıran imparator Augustus,
Roma Cumhuriyetini nasıl Roma İmparatorluğuna dönüştürdüğünü, Ankara Anıtı
içinde 35 ayrı paragraf halinde anlatmaktadır. Ankara Anıtı’nın birincisi
Galatia’nın başkentinde ortaya çıkarken, ikinci levha da Anadolu’nun kuzey
topraklarında yer alan Bergama da görülmüştür. Anadolu yarımadasının batı
topraklarından doğu bölgelerine, kuzey bölgelerinden güneydeki yerleşim
yerlerine doğu Roma ordularının yayılmaları ile Asya Minör bölgesi Roma
imparatorluğunun egemenlik alanına girmiştir. 19 yaşında bir ordu kuran
Augustus 76 yaşına kadar imparator olarak devletinin başında kalmıştır. Sezar’ın
cumhuriyet kavgası yüzünden öldürülmesi ile karışan Roma İmparatorluğu, sonraki
yıllarda kaos ortamını ortadan kaldırmak üzere Augustus’un otoriter yönetimi
ile yıkılmadan gelebilmiştir. Yıllar geçtikçe zayıflayan Roma İmparatorluğu
kendini yenileyemediği için iç bunalımlara sürüklenmiş, zaman zaman askeri
manevralar ile gücünü yenileyerek yoluna devam edebilmiştir. Cicero’nun
arkasında toparlanan cumhuriyetçiler, Sezar’ın öldürülmesi sonrasında yönetimde
ağırlıklarını artırarak imparatorluk merkezindeki merkezi yönetimi
güçlendirerek, yollarına devam etmişlerdir. Roma’daki siyasal iktidar kavgaları
süreklilik kazandığı için demokrasi giderek imparatorluk devletine meydan
okuyan otoriter devlet yöneticilerinin baş vurduğu bir yol olarak öne
çıkmıştır. Sezar eski askerlerden yeni bir ordu toplarken, Augustus yirmili
yaşlarda genç ve dinamik kişilerden geleceğin ordusunu topluyordu. Cicero’nun
arkasında bir araya gelen Cumhuriyetçiler Senato’da demokrasi mücadelesini
yükseltirken Augustus, genç orduları ile bütün imparatorluk sınırlarını
korumaya çalışıyordu. Ordular ve liderler arasında gündeme gelen çekişmeler
giderek artarken, Augustus sahip olduğu imparatorluk yetkilerini devlet adına
Senato’ya ve de halk kitlelerine devrederek, modern demokrasilerin zorunlu
gördüğü devlet ve halk kaynaşmalarının önüne olumlu bir işbirliğini herkesin
önüne koyuyordu Senatus imparatorluk devleti adına, Octavianus’a Princeps, İmparator,Konsül,
Pontifeks gibi ünvanlar vererek devlet hiyerarşisini sürdürmüştür.
Ankara
anıtında mütevazi bir dil kullanan Augustus devletin yapılandırılması ve
işleyişini anlatırken, halk kitleleri ile günlük devlet hareketliliğini
açıklayarak, halk kitlelerine olabildiğince sade bir tarzda yaklaşan Augustus, halk
kitleleri ve sosyal tabandan hiç kopmadığını, levhaların 34.paragrafında halka
çok yakın durduğunu açıkça dile getirerek, gelecek yüzyılların modern
devletinin ilk adımlarının kendi zamanında gerçekleştirildiğini dile
getiriyordu. Senatus kararı ile Augustus unvanı verilen Octavianus evinin
çevresinde Defne ağaçları ile süsleme yaparak başarılarını kutluyordu. Roma
Cumhuriyeti ile Augustus devriminin düşünsel bağlantılarını inceleyen
arkeologlar, dünyanın en büyük imparatorluğunun nasıl bir çağdaş cumhuriyet
rejimine dönüştüğünü incelerken, Roma devletinin önde gelen devlet adamlarının
düşüncesinden yararlanmışlardır. Augustus levhalarında sadece Roma için değil
ama bütün insanlık adına hareket ettiğini açıkça beyan etmiştir. Augustus
devlet ile halk kitlelerini en üst düzeyde bir araya getirerek, siyasal anlamda
bir üstünlük duygusuna Nirvana gibi sahiplenilmesine çaba göstermiştir. Senato
ve halk yığınlarının güvenini kazanmanın siyasal anlamda en önemli konu
olduğunu Ankara Anıtı’nda dile getirerek, halkın kitlesel olarak yer almadığı
siyasal rejimlerin uzun ömürlü olamadığını dile getirmiştir.
Augustos, devletin ve
siyasetin en üst organı olarak Cumhuriyet’i gördüğünü ileri sürerken
Cumhuriyetten imparatorluk çizgisine geçebilmenin son derece hassas bir konu
olduğunu, levhalarında belirtirken, kendisinin yürüttüğü akıllı siyaset ile
halk kitlesi arasında bir barış ortamı oluşturulmaya çalışılmıştır. Roma halkı
ile sessiz ve derinden giderek ebedi bir barış düzeninin akıllı siyaset ile
ülke içinde kurulması mümkün olmaktadır. İmparator, siyasal sorunlardan, sosyal
karışıklıklardan, kıtlıklar ve yokluklardan iç savaşlar ve dış saldırılardan
uzak durulması ve bunlara karşı akıllı siyaset uygulamaları öne çıkarılarak,
oluşturulacak yeni siyasetler ve kamu düzenleri ile birlikte her türlü
toplumsal sorunlara akıllı çözümler mümkün olmaktadır. Yüz yıllarca bir büyük
imparatorluk düzeni içinde kendisine bağlı on milyon kilometre karelik bir
büyük vatan toprağı uzun süre Roma imparatorluğu egemenliği altında kaldığı
dikkate alınırsa, akıllı siyaset organizasyonları ile bin yıllık bir
imparatorluk olarak yola devam edilmesi için çok yoğun girişimler
örgütlenmiştir. Her sabah Barış Güneşi bütün dünyayı aydınlatmak için
yerkürenin tepesine çıkarken, akıllı siyasetin oluşturulması ve böylesine bir
aydınlık program ile de dünyanın geleceğinin daha güzel ve düzenli olması,
genel çizgideki yeni adımların atılması ile mümkün olacaktır. Yeryüzünü bir
insanlık lideri olarak yönetmeye talip olan imparator Augustus, kullanacağı
akıllı siyaset ilkeleri aracılığı da dünya işlerini çevre koşullarına uygun bir
biçimde yerine getirdiğini ve gelecekte de aynı yoldan giderek yeni atılacak
adımlar ile yer kürenin yönetim sorunu kısa süreler içinde çözüme
kavuşturulacaktır. Böylesine bir özveri ile insanlığın bütün sorunlarının
çeşitli açılardan çözüme kavuşturulmalıdır. Tek adamın iktidarı sırasında
kurumlarıyla birlikte devletin yeniden yapılandırılması mümkün olmaktadır. İmparator
ile devlet bir araya gelerek bütünleştiği bir anda tanrısal akıl ile siyasal
güç bir araya gelince, siyasal alandaki sorunların aşılarak geleceğin dünya
düzeni için yeni programların uygulama alanına getirilmesi mümkün olmaktadır. Yenilmez
cesareti ile bütün düşmanlarını ortadan kaldıran imparator, başarılı adımları
ile bütün insanlığı sağlıklı bir yaşam düzenine getirecek durumdadır.
Roma’da yaşayan insanlar,
imparatorun gücü ve başarıları sayesinde her türlü sorunlardan kurtularak uzun
süren bir imparatorluk güvencesine sahip olmuşlardır. Bu aşamada artık
siyasetin her yönü ile tartışma alanına getirildiği görülmektedir. Geçmişte
yaşanmış olaylar ve gelişmelerin sürekli olarak değişim ve dönüşümleri bir
araya getirildiğinden, bütün düzenlerin giderek çöktüğü ve zamanla estirilen
rüzgarların etkisiyle, artık devletlerin ya da yaşam düzenlerinin kamusal alan
ile birlikte bilinmeyen gelecek hedeflerine yönelmesi, gibi yeni durumlar
ortaya çıkmıştır. Roma imparatoru Augustus bu devletin en etkili ve başarılı
bir devlet yöneticisi olarak, ömrünü verdiği büyük krallığın gelecek
yüzyıllarda da ayakta kalması ve yaşaması için gerekli olan bütün siyasal
tedbirleri alması gerektiğini gördüğü için, sahip olduğu tanrısal üst akıl ve
gücü kullanarak, her türlü sorunu çözebileceği ve gelecekte karşı karşıya
kalınabilecek, herhangi bir siyasal çıkmazdan çıkabilmek üzere var olan
koşullar içinde gereken önlemlerin alınması gerekmektedir. Seçimleri kazanan
siyasetçilerin teknik gelişmeleri kullanarak iktidarda giderek çok uzun
zamanlar ayakta kalması üzerine, ilkel çağlarda olduğu gibi yarı tanrı-yarı
insan görünümünde politikacıların sayısı giderek artmaktadır. Roma İmparatoru
Augustus bu durumun ilk örneği olarak tarihteki yerini almıştır. Bu durumdan
örnek almak isteyenler, bütün otokratik ülkelerdeki liderlerin siyasal
dönemlerini ve ANKARA – ANITINI ciddi bir biçimde okuyarak incelemek
zorundadırlar. Ankara üç büyük kıta arasındaki jeopolitik konumu ile yeni
dönemde herkesin önüne çıkmaktadır. Modern zamanlara geçerken Roma
İmparatorluğunun bir parçası olarak
Ankara ve civarındaki bölge dünyanın gündemine girmektedir. Üçüncü bir yüzyılın
ortaya çıktığı yeni aşamada ANKARA –ANITI, eskiden Romalılara yön gösterdiği
gibi bugün de Türk devleti ve Türk dünyasına yön göstermeye devam edecektir.
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder