14 Eylül 2019 Cumartesi

KEMALİZM HİÇBİR ZAMAN SOSYALİZM OLMAMIŞTIR - Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN


KEMALİZM HİÇBİR ZAMAN SOSYALİZM 

OLMAMIŞTIR

Prof. Dr. Anıl Çeçen'in Eylül 2019 sayısında Derin Tarih Dergisine verdiği yazıdır.

Türkiye Cumhuriyeti üç dünya arasında kurulmuş bir merkezî devlettir. Avrupa’nın yanında Avrupa modeline yakın bir devlet kurulmuştur ama Batı tipi liberalizm kabul edilmeyerek Avrupa’nın dışında kalınmıştır. İslam dünyasının içinde Müslüman halk çoğunluğuna dayalı bağımsız bir devlet kurulmuştur ama devlet İslam devleti değil, laik bir yapıdadır. Sovyetler Birliği’ne komşu ve sınırdaş olarak oluşturulurken sosyalist sistem benimsenmemiştir. Bir anlamda Türkiye, jeopolitik yapısına uygun olarak üç dünya arasında merkezî bir yapıda ortaya çıkmıştır.

Ulus devlet olmasına rağmen dünyada başka hiçbir devlette olmayan özelliklerle tarih sahnesine çıktığı için “Kemalist Cumhuriyet” diye anılır.

Devletin kuruluş sürecinde ortaya çıkan bir yapılanma olan Kemalizm, önce Türk devletinin siyasî ve hukukî modelinin adı olarak öne çıkmıştır.

Batılılar ulusal kurtuluş savaşı sırasında Rus devrimine “Sosyalist”, Sovyetler Birliği’nin yanı başında beliren Türk devrimine “Kemalist” sıfatını takmışlardır. Rus devriminde sosyalistler başı çekerken, Türk devrimine yön veren güç Kemalistler olmuştur.

Her iki devrim de Batı dünyasının dışında kalan merkezî coğrafyada ortaya çıktığı için birbirlerini etkilemiş; Batı dünyası da her iki oluşumu dışarıdan izleyerek benzer yönleri üzerinde durmuştur. İmparatorlukların çöktüğü I. Dünya Savaşı sonrasında Batı’dan bu bölgeye bakanların iki devrim arasında benzerlik aradıkları görülür.

Kemalizm Fransız ve Rus devrimlerinden yararlanmış; birinci grup ilkeler olarak Cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve laiklik; Fransız, ikinci grup ilkeler olarak devletçilik, devrimcilik ve halkçılık da Rus devriminden alınmıştır. Böylece o günün şartlarında üç dünya arasında bir ulusal Cumhuriyet devleti, eklektik bir tutum izlenerek ve farklı dünyaların ürünü olan ilkeler bir araya getirilerek kendine özgü bir modelle kurulmuştur.
Kemalizmin sol ile ilk teması ortaya çıkış dönemindedir. Batı’dan uzak bir coğrafyada benzer şartlarda ortaya çıkan Türkiye Cumhuriyeti ile SSCB, Batılı olmayan devletçilik, devrimcilik ve halkçılık ilkelerini benimseyerek liberal Batı’nın dışında kalan Doğu bölgesinin birikimini yansıtmıştır. İki kutuplu dünyada SSCB Doğu’yu temsil ederken, Türkiye Komünizm’in yayılması tehlikesine karşı güvenliğini hep Batı’da aramıştır.
Batı Kapitalizmindeki liberal gelişmelerle birlikte başta Sovyetler Birliği olmak üzere Çin, Yugoslavya, Arnavutluk, Küba ile Doğu Avrupa ülkelerindeki sosyalist devlet uygulamaları yakından izlenerek Kemalist Türkiye’nin ihtiyacı olan politikalar sentezci bir yaklaşımla geliştirilmeye çalışılmıştır.

Devletin modeli olarak altı ilke anayasaya girerken, liberal Batı kadar sosyalist Doğu da yakından izlenip incelenerek Türkiye şartlarına uygun düşecek bir bağımsız yol, devletin temelinde bulunan Kemalizm kavramı üzerinden geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu nedenle sol akımlar, Batı’nın liberal yapılanmasına yakın derecede Kemalizmin oluşumunu etkilemiştir.

Ne var ki Atatürk devletin bağımsızlığını korumak için Celal Bayar gibi yakın arkadaşlarına millî bir komünist parti kurdurarak Rusya’nın SSCB Komünist Partisi üzerinden emperyalizme yönelmesinin önünü kesmiş, Batı’nın liberal çevrelerinin kontrolünde kurulacak bir sosyal demokrat partiye izin vermediği gibi, SSCB’nin yönetiminde bir Rus Emperyalizmine karşı da Türkiye Komünist Partisi ile çıkmıştır.

Atatürk döneminde çıkartılan Kadro dergisi ile 27 Mayıs sonrasında aynı çizginin uzantısı olarak yayımlanan Yön dergisi sol dünya görüşlerine sahip yayınlar olarak Kemalizmin içeriğinin belirlenmesinde önemli bir misyonu yerine getirmişlerdir. Her iki dergi de sol ve sosyalist görüşlere sahip yazar ve bilim adamlarının makaleleri ile Kemalizmin birinci ve ikinci dönem oluşumlarında etkili olmuştur. Batı’nın liberal baskıları ile Kadro dergisi kapatılmış, Yön dergisi ise soğuk savaşın ikinci yarısında, sosyalist dünya karşısında Kemalizmin Sosyalizm’den farklı bir ulusal sol anlayış olduğunu ortaya koymuştur.

Aradan yarım yüz yıl geçtikten sonra 27 Mayıs döneminde ortaya çıkan Yön dergisinin arkasında İngiltere’nin, o dönemde kurulan Türkiye İşçi Partisi’nin arkasında Rusya’nın, ortanın solu hareketinin gelişmesinde ise İsrail’in Türkiye’deki lobilerinin etkin olduğu görülmektedir.

27 Mayıs hareketinin yarım kalan Kemalist devrimi tamamlamak üzere devreye girmesi sonrasında Türk siyasetinde üç sol akım yabancı ülkelerin dışarıdan etkileriyle Türk siyasetinde öne geçmişlerdir. Bu üç sol hareket sonraki aşamada Kemalizmin gelişme çizgisinin oluşumunda yönlendirici olmuştur.

Türkiye’de sol hareketler çeşitli açılardan tasnif edilebildiği gibi Kemalizm açısından da ele alınarak incelenebilir. Bu konuda yayımlanan birçok dergi ve kitap gençleri ve araştırmacıları beklemekte. Bu birikim gizlenmek istenmekte ve bunların gerçekleri ortaya çıkarmasına izin verilmemektedir.

Sol akımların bir kısmı ulusalcı, cumhuriyetçi, devletçi ve laik anlayışlara sahip olduğu için kendilerini Kemalist olarak tanımlamışlardır. Türkiye Cumhuriyeti anti-emperyalist bir devlet olduğu için Batı’nın Emperyalizmine karşı çıkarak var olabilmiştir. Anti-emperyalist mücadelede bazı sol akımlar Atatürk çizgisinde olmuşlar ve Türkiye’nin yapılanmasında etkinlik sağlayarak üzerindeki emperyalist baskıları kırmaya çalışmışlardır. Düvel-i Muazzama’ya karşı çıkarak Batı’nın büyük devletleriyle savaşan Türk Devleti’nin en büyük özelliği anti-emperyalizm olmuş ve sosyalist akımlar da bağımsızlıktan yana olarak Türkiye’nin Kemalist birikimini desteklemişlerdir.


68 olayları gerçekte neydi?

Ne var ki Rusya sosyalist ülkeler üzerinden sosyal Emperyalizm’e yöneldiği aşamada sosyalist pasifliğe sürüklendiği zaman Kemalizmin tam bağımsızlık hedefi doğrultusundaki anti-emperyalist politikaları Türk devletinin gidişini yönlendirmiştir. Sol akımlar Sovyet sosyal Emperyalizminin etkisi altına girdikleri aşamada tam bağımsızlıkçı Kemalizmden uzaklaşmışlardır.

1968 olayları dünya konjonktürünün ürünü olan siyasal gelişmelerdir. Fransa’nın NATO’dan ayrılması üzerine Amerikancı güçler dünyayı karıştırmak için Karl Marks’a karşı Herbert Marcus’ü çıkararak kışkırtılan sokak olayları üzerinden gençlik kitlelerini işçi sınıfının yerine geçirmeye çalışmışlardır. O dönemin şartlarında siyasî alanda kaotik bir ortam yaratılmış, böylece askerî darbelerin önü açılmıştır. Gençlerin sokağa döküldüğü bu aşamada sol akımlar goşizme yönelmiş ve anti-emperyalizm çizgisinden ayrılarak darbelere zemin sağlayan başka yönlere kaymışlardır.

Türkiye’nin başına üç defa askerî rejimin gelmesinin nedeni, devletin çekirdeği olan Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülke güvenliği amacıyla önlem almasıdır. Rusya üzerinden Sovyet sosyal Emperyalizmi yayılırken, Çin üzerinden de köylüleri ayaklandıran Maoizm, Kemalizmin ötesinde dünya siyasetinde etkin bir noktaya geliyordu. Stalin’in baskılarına karşı çıkarak SSCB’ye dahil olmayan Kemalist rejim, yaklaşmakta olan Çin Emperyalizmine de karşı çıktığı için gençliği sokak hareketlerine yönlendiren terör hareketlerinin gelişmesinde Maoizm de diğer sol hareketler gibi etkili olmuştur.

Kemalizmin kurduğu siyasî yapıyı yıkmak isteyen Batılı ve Doğulu emperyalistlerin gençlik hareketlerini yıkıcı biçimde destekledikleri aşamada Kemalist Türkiye sonuna kadar tam bağımsız kalabilmek için anti-emperyal mücadelesinden geri dönmemiştir. Goşist gençlik grupları sosyalizmi anarşizme dönüştürürken, Kemalizm kararlı bir çizgide anti-emperyalist yoluna devam etmiştir.

Sosyalist olmamasına rağmen sol düşüncelere açık bir önder olan Atatürk’ün fikir sisteminin oluşumunda Sosyalizm ile Kemalizmin yan yana geldiği birçok durum ortaya çıkmıştır. Siyasî alanda birçok sol görüş bulunmasına rağmen tek bir Kemalizm anlayışı olmuştur. Ayrıca Kemalizm hiçbir zaman Sosyalizm olmamıştır.

Kemalizm Mustafa Kemal’in yaptıkları, yazdıkları ve söylediklerinin oluşturduğu bir bütündür. Atatürk hayatı boyunca binlerce kitap okuyarak, yeni kurulan devletin temellerini sağlam atmaya çalışmıştır.

Kemalizm tarihî süreç içerisinde bir siyasî görüş olarak ortaya çıkmadan önce bir devlet modeli olarak doğmuştur. Devlet modeli olarak devam ettiği gibi bir ulusal düşünce sistemi olarak da varlığını korumaktadır. Sol ve sosyalist düşüncelerden yararlanmaya açık bir demokrat tavır her zaman Kemalizmde var olmuştur.

Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder