KEMALİZM HİÇBİR ZAMAN SOSYALİZM
OLMAMIŞTIR
Prof. Dr. Anıl Çeçen'in Eylül 2019 sayısında Derin Tarih Dergisine verdiği yazıdır.
Türkiye
Cumhuriyeti üç dünya arasında kurulmuş bir merkezî devlettir. Avrupa’nın
yanında Avrupa modeline yakın bir devlet kurulmuştur ama Batı tipi liberalizm
kabul edilmeyerek Avrupa’nın dışında kalınmıştır. İslam dünyasının içinde
Müslüman halk çoğunluğuna dayalı bağımsız bir devlet kurulmuştur ama devlet
İslam devleti değil, laik bir yapıdadır. Sovyetler Birliği’ne komşu ve sınırdaş
olarak oluşturulurken sosyalist sistem benimsenmemiştir. Bir anlamda Türkiye,
jeopolitik yapısına uygun olarak üç dünya arasında merkezî bir yapıda ortaya
çıkmıştır.
Devletin
kuruluş sürecinde ortaya çıkan bir yapılanma olan Kemalizm, önce Türk
devletinin siyasî ve hukukî modelinin adı olarak öne çıkmıştır.
Batılılar
ulusal kurtuluş savaşı sırasında Rus devrimine “Sosyalist”, Sovyetler
Birliği’nin yanı başında beliren Türk devrimine “Kemalist” sıfatını
takmışlardır. Rus devriminde sosyalistler başı çekerken, Türk devrimine yön
veren güç Kemalistler olmuştur.
Her
iki devrim de Batı dünyasının dışında kalan merkezî coğrafyada ortaya çıktığı
için birbirlerini etkilemiş; Batı dünyası da her iki oluşumu dışarıdan
izleyerek benzer yönleri üzerinde durmuştur. İmparatorlukların çöktüğü I. Dünya
Savaşı sonrasında Batı’dan bu bölgeye bakanların iki devrim arasında benzerlik
aradıkları görülür.
Kemalizm
Fransız ve Rus devrimlerinden yararlanmış; birinci grup ilkeler olarak
Cumhuriyetçilik, milliyetçilik ve laiklik; Fransız, ikinci grup ilkeler olarak
devletçilik, devrimcilik ve halkçılık da Rus devriminden alınmıştır. Böylece o
günün şartlarında üç dünya arasında bir ulusal Cumhuriyet devleti, eklektik bir
tutum izlenerek ve farklı dünyaların ürünü olan ilkeler bir araya getirilerek
kendine özgü bir modelle kurulmuştur.
Kemalizmin
sol ile ilk teması ortaya çıkış dönemindedir. Batı’dan uzak bir coğrafyada
benzer şartlarda ortaya çıkan Türkiye Cumhuriyeti ile SSCB, Batılı olmayan
devletçilik, devrimcilik ve halkçılık ilkelerini benimseyerek liberal Batı’nın
dışında kalan Doğu bölgesinin birikimini yansıtmıştır. İki kutuplu dünyada SSCB
Doğu’yu temsil ederken, Türkiye Komünizm’in yayılması tehlikesine karşı
güvenliğini hep Batı’da aramıştır.
Batı
Kapitalizmindeki liberal gelişmelerle birlikte başta Sovyetler Birliği olmak
üzere Çin, Yugoslavya, Arnavutluk, Küba ile Doğu Avrupa ülkelerindeki sosyalist
devlet uygulamaları yakından izlenerek Kemalist Türkiye’nin ihtiyacı olan
politikalar sentezci bir yaklaşımla geliştirilmeye çalışılmıştır.
Devletin
modeli olarak altı ilke anayasaya girerken, liberal Batı kadar sosyalist Doğu
da yakından izlenip incelenerek Türkiye şartlarına uygun düşecek bir bağımsız
yol, devletin temelinde bulunan Kemalizm kavramı üzerinden geliştirilmeye
çalışılmıştır. Bu nedenle sol akımlar, Batı’nın liberal yapılanmasına yakın
derecede Kemalizmin oluşumunu etkilemiştir.
Ne
var ki Atatürk devletin bağımsızlığını korumak için Celal Bayar gibi yakın
arkadaşlarına millî bir komünist parti kurdurarak Rusya’nın SSCB Komünist
Partisi üzerinden emperyalizme yönelmesinin önünü kesmiş, Batı’nın liberal
çevrelerinin kontrolünde kurulacak bir sosyal demokrat partiye izin vermediği
gibi, SSCB’nin yönetiminde bir Rus Emperyalizmine karşı da Türkiye Komünist
Partisi ile çıkmıştır.
Atatürk
döneminde çıkartılan Kadro dergisi ile 27 Mayıs sonrasında aynı çizginin
uzantısı olarak yayımlanan Yön dergisi sol dünya görüşlerine sahip
yayınlar olarak Kemalizmin içeriğinin belirlenmesinde önemli bir misyonu yerine
getirmişlerdir. Her iki dergi de sol ve sosyalist görüşlere sahip yazar ve
bilim adamlarının makaleleri ile Kemalizmin birinci ve ikinci dönem
oluşumlarında etkili olmuştur. Batı’nın liberal baskıları ile Kadro
dergisi kapatılmış, Yön dergisi ise soğuk savaşın ikinci yarısında,
sosyalist dünya karşısında Kemalizmin Sosyalizm’den farklı bir ulusal sol
anlayış olduğunu ortaya koymuştur.
Aradan
yarım yüz yıl geçtikten sonra 27 Mayıs döneminde ortaya çıkan Yön
dergisinin arkasında İngiltere’nin, o dönemde kurulan Türkiye İşçi Partisi’nin
arkasında Rusya’nın, ortanın solu hareketinin gelişmesinde ise İsrail’in
Türkiye’deki lobilerinin etkin olduğu görülmektedir.
27
Mayıs hareketinin yarım kalan Kemalist devrimi tamamlamak üzere devreye girmesi
sonrasında Türk siyasetinde üç sol akım yabancı ülkelerin dışarıdan etkileriyle
Türk siyasetinde öne geçmişlerdir. Bu üç sol hareket sonraki aşamada Kemalizmin
gelişme çizgisinin oluşumunda yönlendirici olmuştur.
Türkiye’de
sol hareketler çeşitli açılardan tasnif edilebildiği gibi Kemalizm açısından da
ele alınarak incelenebilir. Bu konuda yayımlanan birçok dergi ve kitap gençleri
ve araştırmacıları beklemekte. Bu birikim gizlenmek istenmekte ve bunların
gerçekleri ortaya çıkarmasına izin verilmemektedir.
Sol
akımların bir kısmı ulusalcı, cumhuriyetçi, devletçi ve laik anlayışlara sahip
olduğu için kendilerini Kemalist olarak tanımlamışlardır. Türkiye Cumhuriyeti
anti-emperyalist bir devlet olduğu için Batı’nın Emperyalizmine karşı çıkarak
var olabilmiştir. Anti-emperyalist mücadelede bazı sol akımlar Atatürk
çizgisinde olmuşlar ve Türkiye’nin yapılanmasında etkinlik sağlayarak
üzerindeki emperyalist baskıları kırmaya çalışmışlardır. Düvel-i Muazzama’ya
karşı çıkarak Batı’nın büyük devletleriyle savaşan Türk Devleti’nin en büyük
özelliği anti-emperyalizm olmuş ve sosyalist akımlar da bağımsızlıktan yana
olarak Türkiye’nin Kemalist birikimini desteklemişlerdir.
68 olayları gerçekte neydi?
Ne
var ki Rusya sosyalist ülkeler üzerinden sosyal Emperyalizm’e yöneldiği aşamada
sosyalist pasifliğe sürüklendiği zaman Kemalizmin tam bağımsızlık hedefi
doğrultusundaki anti-emperyalist politikaları Türk devletinin gidişini
yönlendirmiştir. Sol akımlar Sovyet sosyal Emperyalizminin etkisi altına
girdikleri aşamada tam bağımsızlıkçı Kemalizmden uzaklaşmışlardır.
1968
olayları dünya konjonktürünün ürünü olan siyasal gelişmelerdir. Fransa’nın
NATO’dan ayrılması üzerine Amerikancı güçler dünyayı karıştırmak için Karl
Marks’a karşı Herbert Marcus’ü çıkararak kışkırtılan sokak olayları üzerinden
gençlik kitlelerini işçi sınıfının yerine geçirmeye çalışmışlardır. O dönemin
şartlarında siyasî alanda kaotik bir ortam yaratılmış, böylece askerî
darbelerin önü açılmıştır. Gençlerin sokağa döküldüğü bu aşamada sol akımlar
goşizme yönelmiş ve anti-emperyalizm çizgisinden ayrılarak darbelere zemin
sağlayan başka yönlere kaymışlardır.
Türkiye’nin
başına üç defa askerî rejimin gelmesinin nedeni, devletin çekirdeği olan Türk
Silahlı Kuvvetlerinin ülke güvenliği amacıyla önlem almasıdır. Rusya üzerinden
Sovyet sosyal Emperyalizmi yayılırken, Çin üzerinden de köylüleri ayaklandıran
Maoizm, Kemalizmin ötesinde dünya siyasetinde etkin bir noktaya geliyordu.
Stalin’in baskılarına karşı çıkarak SSCB’ye dahil olmayan Kemalist rejim,
yaklaşmakta olan Çin Emperyalizmine de karşı çıktığı için gençliği sokak
hareketlerine yönlendiren terör hareketlerinin gelişmesinde Maoizm de diğer sol
hareketler gibi etkili olmuştur.
Kemalizmin
kurduğu siyasî yapıyı yıkmak isteyen Batılı ve Doğulu emperyalistlerin gençlik
hareketlerini yıkıcı biçimde destekledikleri aşamada Kemalist Türkiye sonuna
kadar tam bağımsız kalabilmek için anti-emperyal mücadelesinden geri
dönmemiştir. Goşist gençlik grupları sosyalizmi anarşizme dönüştürürken,
Kemalizm kararlı bir çizgide anti-emperyalist yoluna devam etmiştir.
Sosyalist
olmamasına rağmen sol düşüncelere açık bir önder olan Atatürk’ün fikir
sisteminin oluşumunda Sosyalizm ile Kemalizmin yan yana geldiği birçok durum
ortaya çıkmıştır. Siyasî alanda birçok sol görüş bulunmasına rağmen tek bir
Kemalizm anlayışı olmuştur. Ayrıca Kemalizm hiçbir zaman Sosyalizm olmamıştır.
Kemalizm
Mustafa Kemal’in yaptıkları, yazdıkları ve söylediklerinin oluşturduğu bir
bütündür. Atatürk hayatı boyunca binlerce kitap okuyarak, yeni kurulan devletin
temellerini sağlam atmaya çalışmıştır.
Kemalizm
tarihî süreç içerisinde bir siyasî görüş olarak ortaya çıkmadan önce bir devlet
modeli olarak doğmuştur. Devlet modeli olarak devam ettiği gibi bir ulusal
düşünce sistemi olarak da varlığını korumaktadır. Sol ve sosyalist
düşüncelerden yararlanmaya açık bir demokrat tavır her zaman Kemalizmde var
olmuştur.
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder