ÇEÇENİSTAN‘DA RUS İŞGALİ
Sovyetler
Birliği’nin çökerek dağılması sonrasında
,bu sosyalist federasyona bağlı olan on beş devlet bağımsızlığını ilan edince , Kuzey
Kafkasya’daki en büyük devlet olarak Çeçenistan da bağımsızlığını ilan etmişti
. Yüzyıllarca süren Rus-Kafkas savaşları sırasında Rus emperyalizmine en çok karşı çıkan ve bu doğrultuda küçüklüğüne
bakmadan direnen Çeçenistan devleti
, Rusların ideolojik imparatorluğunun çöküşü üzerine federasyon üyesi
diğer devletler ile birlikte
bağımsızlığını ilan ederek
kendi yolunu seçmiştir . Rusya Federasyonu serbest kalan on
beş devlet ile birlikte Çeçen devletinin bağımsızlık ilanını kabul etmeyince ,
iki taraf arasında birinci savaş başlamıştır .
Bu savaş sırasında büyük mücadele
gösteren Çeçenler bağımsızlıklarını elde ederek dünyaya
açılmış ve uluslararası
alanda hak ettikleri özgürlük ortamını elde etmişlerdir . Tarih
boyunca sürüp giden anlaşmazlıklardan
birisi olan Kuzey Kafkasya sorununu ,Çeçen
devleti bağımsızlık kazanımı ile çözmeye çalışmış ama dünyanın en büyük emperyalist devletlerinden
birisi olan Rusya Federasyonu bu duruma karşı çıkınca , Kafkasya bölgesinin Ruslar
tarafından yeniden saldırı savaşı ile
işgal durumu ortaya çıkmıştır .
Asya’nın
geniş topraklarında kurulduktan sonra Avrupa bölgesine yönelen Cengiz hanın
Moğol imparatorluğu dağılınca , bu büyük
devletin toprakları üzerinde bir çok devlet ortaya çıkmıştır . Hazar devleti
sonrasında Kafkasya bölgesi bir çok göçe
sahne olmuş ve bunun sonucunda da Altın Orda
ismi ile yeni bir Türk devleti
tarih sahnesinde kendini göstermiştir . Bugünkü Rusya Federasyonunun ana
toprakları üzerinde daha önce kurulmuş olan Altın Orda devleti bugünkü Kafkas halklarının oluşumuna giden süreçte
dağılınca , Kiev’de kurulmuş olan Rus Knezliği büyümeye başlamış ve bir süre sonra bu oluşum Moskova Knezliği’ne
dönüşerek , bugünkü Rusya devletinin temel özünü oluşturmuştur . Rus Çarlığının
oluşmasına giden yolda Moskova Knezliği bir geçiş aşaması olmuş ve
Asya kökenli Hunlar’ın bu bölgeye
gelişleri ile birlikte Hazar kıyılarında oluşmaya başlayan Türk yapılanması bir
süre sonra Moskova Knezliği üzerinden gelişen bir Rus yapılanması ile
karşılaşmıştır . Onuncu yüzyıldan sonra başlayan modern oluşum süreci içinde
Ruslar ile Çeçenler sürekli olarak bu coğrafyada karşı karşıya gelmişlerdir .Rus
Çarlığının 1556 yılında Astrahan
hanlığını ele geçirmesi sırasında ,Ruslar ile Çeçenler arasında ilk silahlı
çatışma olayı yaşanmıştır . Güçlü Çar’ların yönetimi altında Rus devleti
genişlerken çevresindeki topraklara da emperyalist saldırılar ile egemen
olmuştur . Ele geçirdikleri topraklarda sömürgecilik siyaseti uygulayan Rus
emperyalizmi , Kafkasya bölgesine de diğer bölgeler gibi tam olarak egemen
olmak amacıyla sürekli olarak saldırmış
ve bu çizgide direniş gösteren Çeçenler
ve Çerkezler ile sürekli olarak savaşmıştır
. Dağlı halkların direnmesi bu
bölgede Müridizm adıyla bir dini
hareketin de doğmasına neden olmuştur .
Birinci
Dünya Savaşı öncesinde Ruslar hem
Balkanlara hem de Kafkaslara doğru uzanınca
daha önce yaşanan Kırım savaşının benzeri sahneler Kafkas bölgesinde de ortaya çıkmıştır . Kuzey
Kafkasya’daki halkların sindirilmesinin ve Ruslaştırılmasının güçlüğünü fark
eden Rus devleti bu bölgeye Ukraynalılar
ile Rusları getirerek yerleştirmeye çalışmıştır .Birinci Dünya Savaşı öncesinde
bölge halklarına karşı yürütülen Rus saldırıları ikinci dünya savaşı öncesinde
de devam ettirilmiş ve yüz binlerce
Çeçen asıllı Kafkas halkı Sibirya ile birlikte Orta Asya çöllerine sürülmüştür .Ruslar bir emperyal devlet olarak komşu bölgelere
saldırırken, en büyük direnişe Kafkasya
bölgesinde maruz kalmışlardır . Ruslar kendi güvenlikleri açısından Hazar bölgesi ve
Kafkasya’da tam egemen olabilmek üzere
beş yüz yıl savaşmak zorunda kalmışlar ve hiçbir zaman kalıcı bir hegemonya düzenini özellikle Çeçen
savaşları yüzünden bu bölgede kuramamışlardır . Modern silahlar ile donatılan
Rus orduları her zaman için
saldırılarını devam ettirmişler ve bu yüzden de
sürekli olarak Çeçenlerin direnişleri ile karşılaşmışlardır .Çeçen-Rus savaşları insanlık tarihinin bitmez tükenmez
çatışmaları olarak her dönemde
görülmüştür . Bu gün beş yüz
yıllık çatışmaların gündeme getirdiği Çeçenistan’ın bağımsız devlet olma sorunu
hala çözüme kavuşturulamamış bir siyasal problem olarak dünya barışını tehdit
etmektedir . Kalıcı bir çözüme bir türlü kavuşturulamayan bu sorun, dünya barışı açısından bir tehdit
olarak bugün de varlığını her ortamda hissettirmektedir .
Çeçenistan’ın
Müslüman halkı bir türlü Hrıstıyan Rusya’nın denetimi altında
yaşamayı kabul etmemiştir .Jeopolitik açıdan
Çeçen sorunu öncelikle Hazar ve Kafkas
bölgelerinin güvenliği açısından birinci derecede öneme sahiptir . Türkiye’nin Rusya ile
sınırdaş olduğu bölgede yer alan Çeçenistan devleti bu açıdan Türk-Rus
ilişkilerinde son derece önemli bir yere sahiptir .Çeçen sorununda bu yüzden
Türkiye devleti de tıpkı ABD , Avrupa
Birliği ve İran gibi ikinci derecede etkilenen ülkeler
arasında yer almaktadır . Önceleri Çeçen sorununu Rusya’nın bir iç sorunu
olarak gören ABD daha sonraları bir emperyal güç olarak Kafkas ve Hazar
bölgelerine gelince, bu bölgede
konunun dünya konjonktürünün ana meselelerinden birisi olduğu görülmektedir . Rusya’yı yumuşak karnı olarak
görülen demokrasi ve insan hakları üzerinden vurmaya kalkışanlar, Çeçen sorununu her yönü ile kullanmak
için yoğun olarak çaba göstermektedirler
.Dağlık bir bölgede devlet olmanın getirdiği olanaklardan iyi yararlanmasını bilen Çeçenler ,her
dönemde ulusal çıkarlarını korumak konusunda ısrarcı olmuşlardır.Bu doğrultuda
Rus emperyalizminin her saldırısı Kafkaslar üzerinden çok ciddi bir Çeçen
direnişini kendiliğinden gündeme
getirmiştir . Sorunun çözüme kavuşturulması noktasında artan savaş tehlikesini görerek hareket
etmekle bir oldu bitti önlenerek ,geleceğe dönük kalıcı
bir barış ortamının süreklilik
kazanmasına yardımcı olunabilecek tir . Zaman zaman uluslararası çatışma
ortamına son verilerek bir barış ortamı
yaratma arayışı Çeçen sorununu farklı
yönlere doğru sürüklemiştir .
Çeçenistan’da
Sovyetler Birliğinin dağılması sonrasında 1991 yılının Ekim ayı içinde yapılan
genel seçimler ile ulusal kurtuluş savaşının öncüsü olan Emekli hava Tümgeneral Cevher Dudayev’in başkanlığında bağımsızlıkçı bir
kadronun işbaşına gelerek hemen bağımsız cumhuriyet ilan etmesi üzerine, Rusya Federasyonu yönetiminde büyük
rahatsızlık ortaya çıkmıştır .Rusya Sovyetler
Birliği Konfederasyonuna bağlı
olan on beş devletin bağımsızlığını tanımasına rağmen kendi federasyonu içinde yer alan otonom
cumhuriyetlerin bağımsızlığını tanımayarak , Çeçenistan ve Tataristan
devletlerinin federasyon çatısı altında
kalması için çaba göstermiştir . Rus
devletinin Cevher Dudayev yönetimindeki bağımsızlıkçı kadroyu Çeçen devletinin başından atarak, yerine
işbirlikçi bir kadroyu Ömer Avturkhanov isimli bir siyasetçinin
başkanlığında getirmeye çalışması sonucunda, iki devlet karşı karşıya geliyordu
. Rusya’nın sağladığı asker ve silah yardımları sonrasında oluşturulan Rusya kuklası hareket, Çeçenistan içinde
çeşitli ayaklanma ve karışıklıklar yaratmaya
çalışmış ama Çeçen halkının bütünüyle
ulusal kurtuluş önderi Cevher Dudayev’in
arkasından gitmesi yüzünden,
ulusal kurtuluş mücadelesinin önünü kesmek mümkün olmamıştır .I8 Kasım
1994 tarihinde Rusya’nın yönetiminde
uzaktan kumandalı bir ayaklanma ve saldırı hareketi örgütlenmiş ama bağımsızlık yolundaki ilerlemenin önü
kesilememiştir . Ruslar gizli yollardan kendi yetiştirdikleri askerleri gizlice
Çeçenlerin ülkesine sokarak baskı
uygulamaya kalkmış ama bu gibi girişimlerin hepsi sonuçsuz kalmıştır . Rus
emperyalizminin Çeçen halkının içinde
var olan bazı muhalif güçleri devreye sokarak gündeme getirdiği bağımsızlıkçı yönetime karşı , ayaklanma
projelerinin hepsi Çeçenlerin yurtsever dayanışması sayesinde başarısızlığa
mahkum edilmiştir . Rusya işbirlikçisi muhalefetin yeterince halk desteği elde
edememesi yüzünden bağımsızlığa giden
yolun önü kesilememiştir . Rusya desteğindeki işbirlikçi muhalif gruplar bütün
desteklere rağmen istendiği gibi bu
küçük ülkenin yönetiminde etkin bir
duruma gelememişlerdir .
Çeçen
askerleri ile Rus askerleri bağımsızlık ilanının getirmiş olduğu
gerilimin tırmanması üzerine karşı
karşıya geliyor ve ülkenin çeşitli bölgelerinde silahlı çatışmalar birbirini
izleyerek gündeme geliyordu . Ruslar dışarıya karşı bağımsızlıktan vazgeçilmesi
çağrısı yaparken , diğer yandan da kaçak
askerler ile ciddi bir silah yığılması yaratarak iç savaşın önünü açmaya
çalışıyordu . Rus askerlerinin bağımsızlıkçı
yönetim tarafından teslim alınması
üzerine , Rusya’nın ikili tavrı netlik kazanıyor ve savaşın psikolojik
cephesinde Rus emperyalizmi savaşı kaybediyordu . Rus askerlerinin Çeçenler
tarafından teslim alınması üzerine Rusya
taktik değiştirerek askeri birlikler ile saldırılar yapmak üzerinden uçak filoları ile Çeçenistan ülkesinin başkenti Caharkale kentini bombalıyorlardı . Rusların
hava saldırılarını uzun süreli sürdürmesi üzerine Çeçenlerin kentleri ve
köyleri yıkılarak , üç milyona yaklaşan Çeçen nüfusun tamamı açık havada yaşamaya zorunlu kılınıyordu .
Rusya devlet başkanı BorisYeltsin , Çeçen bağımsızlığını ortadan kaldırmak
üzere askerlerine ve uçaklarına saldırı
emirleri verirken beş bin askerden
oluşan Rus birlikleri I994 yılının son
ayı içinde Çeçenlerin Natareçni kentini
işgal ettikten sonra başkenti bombalamaya devam ediyorlardı . Rusya saldırılar sonrasında
esir düşen Rus askerlerinin peşine düşen Çeçenistan yönetimini baskı altına
almaya çaba gösteriyor ama bu alanda da istediği sonuçları elde edemiyordu .
Rus bombardımanının devam etmesiyle ateş
kes konusu da birlikte gündeme geliyordu
. Vatanlarını emperyalizme karşı koruma konusunda kararlı olan Çeçen halkı direnişini genişleterek sürdürürken Rus askerleri Çeçen ordusu karşısında ciddi
kayıplar veriyorlardı .I995 yılına girerken , Çeçen yönetimi ilan ettiği
bağımsızlık statüsüne uygun davranarak
teslim olmadığı için, Rusya Federasyonu Sovyet sonrası dönemde
Afganistan ve Tacikistan gibi ülkelerden sonra üçüncü problemli dönemini Çeçenistan isyanı karşısında yaşıyordu . Bu
aşamada bir avuç Çeçen karşısında
başarısızlığa uğrayan Rus devleti bataklığa saplanmaktan kurtulamıyordu .
Üç yüz
yıllık bir bağımsızlık mücadelesinden
gelen Çeçenistan I991 yılında ilan
ettiği bağımsızlığa uygun davranarak
teslim olmuyor ve bu yüzden de Rusya ile savaş devam ediyordu . Rusya
Federasyonu ülkenin toprak bütünlüğünü öne sürerek , federasyon üyesi devletlere tanımış olduğu
bağımsızlık hakkını,Çeçen Cumhuriyetine vermemekte direniyor ve Çeçen ülkesi ile halkını karıştırmak için
akla gelen her yolu deniyordu . Boris Yeltsin devlet başkanı olarak ülkede
olağanüstü hal ilan ederek Çeçenistan’ı
yeniden Rus ülkesine bağlayabilmenin yollarını arıyordu . Bu yolda sonuç
alınamayınca Rus ajanları ülkenin
çeşitli bölgelerinde terör olayları
yaratarak hepsini bağımsızlıkçı Çeçenlerin üzerine atarak ve Çeçen sorununu bir
bağımsızlık mücadelesi konumundan çıkartarak
terör sorununa dönüştürmek ve böylece uluslararası kamuoyu önünde Çeçen
sorununun bir terör meselesi olduğu konusunda kalıcı bir kanaat oluşturabilmenin
yollarını arıyorlardı .Çeçen devleti , komşusuGürcistan,Azerbaycan ya da
Ermenistan gibi bağımsız olmak istiyor
ve bu doğrultuda komşuları ile eşit bir siyasal konuma gelebilmek üzere bağımsızlık ilan ediyordu .Rusya ise
Çeçenistanın jeopolitik konum açısından taşıdığı değerlerin farkında olduğu
için bu küçük ülkenin kendinden
kopmasına izin vermiyordu .Rusya kendi güney bölgesinin güvenliği ve enerji nakil hatlarının çoğunun bu bölgeden
geçmesi ile bu ülkede var olan büyük bir rafineri yüzünden,
Çeçen devletini kendine bağımlı bir
konumda tutmak istiyor ve bu yüzden de
bağımsızlık isteyen Çeçenler ile savaşa kalkışıyordu . Ayrıca bu doğrultuda bağımsızlık önderi Dudayev hakkında tutuklama kararı çıkartarak
hapishaneye atmak için harekete geçiyorlardı .
Kafkasya bölgesi
tarih açısından ele alındığı zaman burasının her dönemde bir çatışma alanı
olarak öne çıktığı görülmektedir .On altıncı yüzyılda başlayan Rus saldırıları
beş asır sürmüş ve son olarak yirminci yüzyıla geçerken , bu bölgenin
bağımsızlığı yeniden sıcak gelişmelere neden olmuştur .İkinci dünya savaşı
sırasında diğer Kafkas kökenli gruplar ile birlikte Orta Asya bozkırlarına
sürülmüş olan Çeçenler’in ,Sovyetler Birliğinin dağılmasından yararlanarak
komşuları gibi bağımsız olma çabaları ,Rus emperyalizminin hegemonya arayışları
nedeniyle sonuç vermemiş ve bu yüzden
Çeçenler Kafkasya bölgesinde savaş yapmaya devam etmişlerdir . Çeçenler
bağımsızlık ilanının beşinci yılı olan 1996 yılında bir füze saldırısı ile önderleri Dudayev’i
kaybetme durumuna düşürülünce , gene direnişi
sürdürebilmenin yollarını aramışlardır . Bağımsızlık savaşı
sırasında Türkiye ve diğer Müslüman
ülkelerden yardım isteyen Çeçenistan
Cumhuriyeti , çeşitli ülkelerden yardım alarak ayakta kalmaya çalışmış ama dev bir ülke ile karşı karşıya kalmanın sıkıntısını da sonuna kadar çekerek büyük bedeller ödemiştir . Orta Doğu ve Orta
Asya’nın önde gelen Müslüman ülkeleri
Çeçenlere yardım edebilmek için bir çok yolu denemelerine rağmen bu ülkenin uluslararası hukuka göre hakkı
olan bağımsızlık statüsünü batı dünyasının önde gelen ülkelerine
kabul ettirememişlerdir . Çeçen
bağımsızlık savaşını İslami Cihat olarak gören İslam dünyası çeşitli savaşçı
grupları Çeçenistan’a göndererek, Rusların emperyalist saldırılarını önlemek için
din kardeşlerine yardımcı olmaya çaba göstermişlerdir .B u aşamada Rus devleti
Türkiye Cumhuriyeti gibi büyük bir komşusunu Çeçenlere yardımcı olmakla
suçlayarak iki ülke arasındaki normal ilişki düzenini askıya alıyordu . Çeçenlere ülkesini ve topraklarını kullandıran Türk
devletini Rusya Federasyonunu bölmek ile
suçluyordu . Bu aşamadan sonra Ruslar’da
Türkiye’nin doğu bölgelerinde ayrı bir devlet oluşturulması çizgisindeki
oluşumları destekleyerek benzeri bir
bölücülük suçlaması ile karşı karşıya kalıyordu .Daha sonraki aşamada ise
Türkiye hem Karabağ hem de Kosova sorunlarının gündeme geldiği durumlarda, gene
Rusya Federasyonu ile İslam ve Türk dünyasının geleceği açısından karşı karşıya
geliyordu .
Tam
yirmi birinci yüzyıla girerken Çeçen komutan Basayev kendisine bağlı bulunan
bir ordu ile birlikte Dağıstan bölgesini işgal ederek , Avarların yaşadığı bölgede Çeçenler ve
Avarların birlikte yaşayacağı bir yeni devlet oluşumu için ortaya çıkması
üzerine, Çeçenistan sorununda yeni bir savaş dönemi gündeme geliyordu
. Basayev ve El Hattap önderliğindeki kökten dinciler bütün dünyayı
bir din imparatorluğuna dönüştürmek üzere yola çıkarlarken , Çeçenistan
bağımsızlık savaşının bir din savaşına doğru dönüşmesine yol açıyorlardı .
Çeçenistan’ın yanı başında yer alan Dağıstan bölgesinin çok kozmopolit bir
toplum yapısına sahip olması nedeniyle,Basayev’inÇeçen savaşını bu bölgeye
taşıyarak Dağıstan’ın potansiyelini
kendi hedefleri doğrultusunda kullanmaya kalkıştığı görülmüştür .Basayev’in
Çeçen savaşını Kuzey Kafkasya bölgesine yayma girişimlerine karşılık Rus devleti de bir
büyük orduyu Çeçen bölgesine göndererek ve böylece ülkeyi kontrol altına alarak Çeçenlerin bağımsızlık savaşına son vermiştir
.Rus emperyalizmi bu aşamadan sonra Çeçenistan’da kendisine bağlı bir yönetim sistemi getirerek , Çeçenistan
devletinden bir daha bağımsızlık arayışlarının ortaya çıkmaması doğrultusunda
yeni bir politika geliştirdiği ortaya çıkmıştır . Çeçenistan’ın yeniden Rusya
Federasyonu çatısı altına döndürülmesi üzerine ,Türkiye ve diğer Müslüman
ülkeler ile Çeçen Cumhuriyetinin arasına
Moskova yönetimi girmiştir . İki binli yıllara girerken gündeme gelen ikinci Çeçen savaşı sırasında , Rusya eskisine oranla daha güçlü bir düzenli ordu
ile Çeçenlerin ülkesine girerek bu
ülkeyi hem işgal etmiş hem de işbirlikçi yönetim aracılığı ile kendisine
bağlamıştır . İlk başlarda bir bağımsızlık sorunu iken sonradan bir insan
hakları sorununa dönüşen Çeçen meselesi
, nereden bakılırsa bakılsın sadece Rusya Federasyonunun bir iç meselesi
değildir , çünkü Çeçenistan Sovyet İmparatorluğu kurulmadan önce ilan
edilmiş olan bağımsız Kuzey Kafkasya Cumhuriyetinin tarihsel olarak bugüne ulaşan
devamıdır.
Çeçenistan Sovyetler Birliğinden Rusya Federasyonuna
geçilirken , federasyon antlaşmasını resmen kabül etmeyen tek devlettir .
Tarihsel olarak üç yüz yıldır devam eden
Rusya ve Kafkasya çatışmalarının birikimine sahip olan Çeçenler ,bu
bölgenin geleceği ile uğraşmayı kendi bağımsız karakterleri
açısından zorunlu görmüşlerdir . Bağımsızlık ilanı sonrasında Çeçenistan’ın
bağımsızlığının resmen 1996 yılında
imzalanan Hasavyurt antlaşması ile tanınması
Kuzey Kafkasya’nın geleceği açısından
Çeçenlerin misyonunu daha da
artırmıştır . Bağımsızlık sonrası birinci savaş döneminde Rus devleti beş binden fazla askerini kaybetmiş ve beş milyar doları geçen bir ekonomik zarar
ile de karşı karşıya kalmıştır . I997 yılında Rusya ile Çeçen cumhuriyetinin imzaladığı
barış antlaşması ise bir anlamda Rusya
Federasyonunun Çeçen devletini karşı bir muhatap olarak kabül ettiği biçimde
yorumlanmıştır .Başkanlığa general Aslan Mashadov’un seçilmesinden sonra Yeltsin
ile imzalanan bu barış antlaşması siyasal çevrelerde Çeçenistanın bağımsız bir
devlet olarak resmen tanındığı biçiminde değerlendirilmiştir . I999
yılında ortaya çıkan Basayev isyanının Çeçen sorununu sınır ötesine taşıması
üzerine, Rusya Federasyonu daha kesin
bir yol izleyerek, enerji nakil hatlarının tam ortasında bulunan Çeçen ülkesini
kendisine mutlak bir biçimde bağlamıştır . İki bin yılına girerken gündeme
gelen ikinci Çeçen savaşı sırasında iki yüz binden fazla insan öldürülmüştür .
Çeçenistan’ın bağımsızlığı Rus işgali
altında ortadan kaldırılırken, 500 binden fazla Çeçen vatandaşı ülkelerini terk
ederek komşu ve Müslüman ülkelere göç
etme zorunda kalmıştır .Bu tarihten sonra zaman zaman ortaya çıkan terör
eylemlerinde Çeçenler’in aktif yer aldığı iddialarını kullanan Rus devleti ,
bunları gerekçe olarak göstermiş ve
Çeçen devleti üzerindeki baskılarını giderek artırarak bu ülkeyi her yönü
ile Rusya’ya bağlı tutabilmenin yollarını aramıştır . 11 Eylül olayları ile dünya hegemonyası için
terörü gündeme getiren batı emperyalizmi, bu dönemde Rusya’ya doğru terörü kullanmaya başladığında Çeçenleri bu gibi işlerin militanları konumunda çalıştırmışlardır .
Rusya’nın
Yeltsin sonrasında göreve gelen yeni diktatörü Putin , Çeçen devletine
uyguladığı baskılar ile bu kahraman
halkın bir daha Moskova’dan kopmaya yönelmesini önleyecek düzeyde önemli
kararlar alarak Rusların Çeçen politikasını değiştirmiştir . Yeni diktatör
kendisine mutlak anlamda bağlı olan bir yönetimi Çeçen devletinin başına
getirerek , bu ülkede eskisinden çok farklı bir dönemi başlatmıştır . Batının emperyal
devletlerinin çeşitli terör olaylarının
faili konumunda Rusya’ya karşı kullandıkları Çeçen asıllı insanların kaderini
değiştirecek bir biçimde, son yıllarda Çeçen devletinin yapısı değiştirilmiştir
. Moskova’nın kontrolü altında Çeçen
devleti yeni yatırımlar ile daha zengin
bir ülke konumuna getirilirken, Çeçenistan bir Asya ülkesi olmaktan çıkarak
yeni bir Avrupa ülkesi konumuna doğru yönlendirilmiştir . Çeçenler bu aşamada
daha iyi yaşam koşullarına kavuşturulurken , Çeçen insanı da yoksulluktan
kurtarılarak normal insanlar gibi yaşama hakkına sahip kılınmışlardır . Bir
anlamda Rusya sahip olduğu zenginliği , kendisinin baş sorunu olan
Çeçenistan’ı para ile satın alma projesinde
kullanarak sorunu çözmeye çalışmıştır .Savaş
ülkesi Çeçenistan , Dudayev gibi bir ulusal kurtuluş önderinin yolundan
uzaklaştırılırken, Rusya’nın yeni patronu Putin çizgisinde geleceğin Moskova
bağımlısı bir Kafkas düzenine doğru yönlendirilerek ,önemli bir petrol ülkesi
olmaya doğru eskisinden farklı bir biçimde yapılandırılmıştır . Rusya’nın dışa
açılmasıyla birlikte enerji nakil hatlarının tam ortasında yer alan Çeçenistan
da dışa dönük bir süreç başlatılmış ,
yeni yatırımlar ile zenginlik bu bölgeye
de taşınırken , yoksul Çeçenler terörün kıskacından kurtarılarak batılıların
Rusya’ya karşı kullandıkları bir mekanizma olmaktan yavaş yavaş çıkartılmışlardır
. Rus devleti böylece Çeçenlerin kendisine karşı
kullanılmasını ekonomi üzerinden önlerken , yatırımlar aracılığı ile onlara daha
gelişmiş bir toplum yapısı getirmişlerdir . Yoksulluktan kurtulan Çeçenler , batı emperyalizminin yeni Kafkasya
maceralarında terörist olarak kullanılma
politikalarından uzak durmaya başlamışlardır . Yeni dönemde Kuzey Kafkasya’da Moskova karşıtı siyasal senaryolara Çeçenlerin karıştırılmaları ekonomik zenginleşme ile
önlenmiştir .
Stalin
döneminde Sovyetler Birliğinden kovulmuş olan Çeçenler’in yeni dönemde Rusya ile entegrasyona
yönlendirilmeleri çelişki gibi görülse de aradan geçen zaman dilimi içinde bir
çok şeyin değiştiğini açıkça ortaya koymaktadır . Değişen dünya yenilikleri
beraberinde getirince , yoksulluk nedeniyle , Rusya’dan bağımsızlık yolu ile
kopmaya çalışan Çeçenlerin
zenginleştirilerek Rusya
Federasyonu ile entegrasyona
yönlendirilmeleri ,üzerinde durulması ve düşünülmesi gereken yepyeni bir dünyanın gündeme geldiğini açıkça ortaya koymaktadır . Tarihsel
süreçte ortaya çıkışı jeopolitik ve jeostratejik nedenlere bağlı olan Çeçen sorunu günümüzde dünya düzeni
değişirken eskisinden çok farklı yeni bir düzene doğru yönlendirilmektedir .
Zamanımızın petrol ve enerji zengini en büyük ülkelerden birisi olan Rusya’nın bu alandaki nakil hatlarının ve
yolların geçtiği ülke olan Çeçenistan’ı kendisine bağımlı bir duruma
getirmesi emperyalizm açısından
anlaşılabilir bir durum olarak öne
çıkmaktadır .Rusların baskı ve şiddet uygulaması ile sona erdirilen Çeçenistan
bağımsızlık sorunu tek taraflı bu hegemonyanın dayatılması olarak orta çıktığı için elde edilen savaşsızlık ortamı bir negatif barış
düzeninin yansıtmaktadır . Baskı ve şiddet ile ya da savaş ve güç
kullanımı ile elde edilen barış ortamı
gerçek anlamda barışı yansıtmamaktadır . Silahlı çatışmaların durması gerçek anlamda bir barış olarak hiçbir zaman
düşünülemez ama bir negati f sürecin barış görünümlü
yansıması olarak görülebilir .Günlük yaşam sürecinde ortaya çıkan sıcak olaylar
barışın kalıcılığı açısından zararlı yansımalara yol açabilmektedir . Bu
nedenle tek taraflı güce dayanan barış ortamının negatif yansımaları her zaman
için barış düzenini devre dışı bırakabilmektedir .Bugün Çeçenistan’da sağlanmış olan barış ortamı tamamen Rusya’nın
çıkarları doğrultusunda ortaya çıkarılmış bir negatif barış ortamı olarak karşı
taraftaki Çeçenlerin istek ve hedeflerini devre dışı bıraktığı için , Kuzey Kafkasya
bölgesindeki barış negatif yansımaları olan bir eksik anlaşmaya dayanmaktadır .
Çeçenler her siyasal dönemeçte olduğu gibi geleceğin dönüşümlerinde de bağımsız olmadıkça siyasal bir sorun olarak yaşayacaklardır .Kafkasya’da
kalıcı olabilecek bir pozitif barışın yakalanabilmesi için Rusların Çeçenlerin bağımsızlıklarını kabül
etmesi gerekmektedir . Aksi takdirde Çeçen sorunu zaman içinde büyüyerek ve daha geniş
bir Kafkasya sorunu biçimine
dönüşerek Rusları daha çok rahatsız edecektir .O aşamada bütün Kuzey Kafkasya
halklarının Çeçenlerin yanında yer alarak Rus emperyalizmine karşı ortak bir direnişe yönelmeleri yeni bir siyasal süreç olarak belirecektir .
Çeçenlerin uluslararası insan hakları ve
toplumların kendi yazgılarını belirleme
hakları doğrultusunda gündeme getirilen bağımsızlık özlemleri ,Rusların emperyal hegemonyaları ile sona erdirilmiştir . Bir
anlamda haklara dayanan hukukun gücü yerine gücün ve otoritenin yarattığı
oluşumlar çerçevesinde eskisinden farklı bir süreç yaşanmış ve kazanılmış hakların yerini haksızlıklar ile baskılar almıştır . Birleşmiş Milletler ana
sözleşmesinde yer alan devletlerin haklarına öncelik verince , uluslararası
insan hakları bildirilerinde yer alan temel hak ve özgürlüklerin görmezden
gelindiği görülmektedir . Uluslararası hukukta ulusların hakları olduğu kadar , devletlerin
ve etnik azınlıkların da hakları bulunmakta ve bunlar uygulama alanında birbirlerini dengeleme
doğrultusunda kullanılarak hak ve adaleti esas alan yaşam düzenlerinin
oluşturulmasına yardımcı olmaktadırlar.
.Rusya’da büyük devletin otoriter gücü egemen olurken , başta Çeçenler
olmak üzere bu ülkede yaşamakta olan bir çok azınlığın temel hak ve
özgürlükleri ikinci planda bırakılmaktadır . Federasyon antlaşmasını imzalamayan
ve bağımsızlık konusunda direnerek
sonuç almaya çalışan Çeçenlerin
yaşadıkları çatışma süreci , Rusya Federasyonu içinde yaşamlarını sürdürmekte
olan diğer alt kimlikli etnik gruplara da örnek olmaktadır . Rusya günümüzde
merkezi bir devlet olarak varlığını koruyarak geleceğe doğru emperyalist bir modele doğru yöneldiği bu aşamada ,kendi içinde içinde yaşayan geniş
azınlık gruplarının hak ve özgürlükleri ile karşı karşıya gelmektedirler .Rusya
burada kendi devlet gerçeği ile
toplumsal yapısının özelliklerini
bir bütün biçiminde ele alarak değerlendirmek durumundadır . Siyasal krizlerin
ve çöküşlerin getirdiği insan hakları ihlalleri çerçevesinde , Rus devlet geleneği de günümüzdeki koşullara uygun olarak kendisini her yönden sorgulayarak bir geçmiş
değerlendirmesi yapmak zorundadır .
Dünya kıtalarının altıda biri oranında çok
büyük bir alanı kendi siyasal hegemonyası altında tutmak isteyen Rusya
Federasyonu , kendi içinden yeniden
yapılanarak doksan ayrı idari birime
bölünmüştür . Sovyetler Birliğinden kalma eyalet ve federasyon uygulamasına
yeni dönemde de devam eden Rus devleti, bu aşamada kendi sınırları içinde yer alan etnik
grupları emperyal amaçlı olarak sınırları içinde tutabilmenin çabası içine
girmiştir . Bu federasyonun içinde yer
alan doksan idari birimden sadece Çeçenistan
Moskova’nın egemenliğini tanımayarak başkaldıran birim olmuştur . İşgal
ettiği geniş topraklarda emperyalizmini sürdürmeye çalışan Rus devleti ,bugün
soğuk savaş sonrası dönemde yeni bir dünya düzeni arayışı ile karşı karşıya kalmıştır . Çeçenistan
savaşı işte bu dönüşümün tam ortasında gündeme gelen bir eski mücadelenin yeni
aşaması olmuştur . Tam bağımsızlık
karakterine sahip bulunan Çeçenler ,bu bağımsızlık anlayışını yaşam
biçimine ve siyasal düzene dönüştürerek
yollarına devam etmek istemektedirler .Uluslararası alanda her toplum için bir insan hakkı olarak
tanınmış olan bağımsızlık, Çeçenler için
karakterden kadere geçiş
doğrultusunda yeni bir sürece doğru
ilerlemektedir . Ne var ki , yeni dönemin
çok kutuplu dünyasında gene eskisi gibi bir kutup merkezi olarak hareket etmeye
çalışan Rusya Federasyonu, daha önceleri Hasavyurt antlaşması ile kabul etmiş olduğu Çeçenistan’ın
bağımsızlığını siyasal baskı,saldırı ve işgal yöntemlerini birlikte uygulayarak inkar etmeye yönelmesi bu sorunu iyice çözümsüzlüğe doğru
sürüklemiştir .
Dünya
değişirken beraberinde yeni koşulları da ortaya çıkarmaktadır . Yeni
koşulların giderek öne çıktığı bir
aşamada Kuzey Kafkasya bölgesinin de
yeniden yapılanması da öncelik kazanmaktadır Birinci dünya savaşı sonrasında
güney Kafkasya ülkelerinin
bağımsızlıklarına kavuştukları gibi , bugün de
Kafkasya’nın kuzeyinde yaşamakta olan halk kitlelerinin bağımsızlık düzenine yönelmeleri Çeçenistan Cumhuriyetinin öncülüğünde gelişmektedir . Uluslararası
alanda bütün ülkelerin benimsemiş olduğu hukuk
düzeni çerçevesinde diğer
devletler nasıl bağımsızlıklarını kazanmışlarsa , aynı durum Çeçenistan için de geçerli
bulunmaktadır . Kuzey Kafkasya bölgesinde yaşamakta olan halklar yedi küçük devletin çatısı altında
varlıklarını sürdürürken , Çeçen Cumhuriyetinin öncülüğünde Rus emperyalizmine
karşı verilmiş olan ulusal kurtuluş savaşı Kuzey Kafkasya bölgesinin yedi küçük devleti içinde hukuk açısından geçerli bulunmaktadır . Soğuk
savaş sonrasının getirmiş olduğu uluslararası yumuşama döneminde , bir çok
bölgesel soruna çözüm barış ortamı
içinde getirilirken, Kafkasya’nın kuzey bölgesine de yeni bir barış düzeni Çeçenistan Cumhuriyetinin açtığı özgürlük ve
bağımsızlık çizgisinde
gerçekleştirilebilecektir . Yaşam boyunca hiçbir zorluk karşısında
çaresiz kalmayan , her zaman zorluklara
ve baskılara karşı direnen , her türlü haksızlığa karşı çıkarak hak ve adalet
arayışını genel bir karaktere dönüştüren
Çeçenler ‘in ; hiçbir zaman teslim olmayan güçlü direnişleri ile başlatılmış olan Kuzey
Kafkasya ‘nın bağımsızlık sürecinin bir
an önce tamamlanabilmesi için , bütün
Kuzey Kafkasyalı toplumların, Çeçenistan’ın vermekte
olduğu özgürlük mücadelesinin yanında
yer almaları zorunlu olarak gündeme gelmektedir . Böylesine bir dayanışma gerçekleşmeden Rus emperyalizmine
karşı tam bir sonuç almak pek mümkün
görünmemektedir .
Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder