CUMHURİYETÇİLİK
“Cumhuriyetçilik” sözcüğü,
cumhuriyetçilik akımından türemiştir. Genel olarak; cumhuriyet rejiminden yana
olmak, cumhuriyetçi bir devlet düzeni ya da siyasal yönetimin kurulabilmesi
için çalışmak, Cumhuriyet yönetimini kurmak ya da korumak için çaba göstermek, bu
doğrultuda etkinlikler sürdürmek, cumhuriyeti savunan düşünceleri taşımak ve
savunmak anlamı taşımaktadır. Bir ülkede cumhuriyet yönetiminin kurulabilmesi ya
da kurulmuş olan cumhuriyet düzeninin korunabilmesi doğrultusunda, geliştirilen
siyasal anlayışlar ya da izlenen politikalar da yine “cumhuriyetçilik”
kavramının içerisinde yer almaktadır. Başlıca sözlük ve ansiklopedilerde; cumhuriyetçilik
ile ilgili maddelere bakıldığında bu tür açıklamaların yer aldığı görülmektedir.
Bu doğrultuda cumhuriyetçilik akımları ya da anlayışları, tanımlanmaya çalışılmıştır.(1)
Cumhuriyetçilik
kavramının ne olduğunu ve ne gibi anlamlara geldiğini tam olarak kavrayabilmek
için, bu kavramın içinden çıktığı ve temelini oluşturan cumhuriyet kavramının
da her yönü ile açıklanması gerekmektedir. Arapça halk anlamına gelen “cumhur”
kökünden türetilmiş olan cumhuriyet kavramı, kısaca başında seçimle gelen bir
cumhurbaşkanının bulunduğu siyasal yönetim ya da devlet modelini ifade eden bir
anlama gelmektedir. Halkın devleti yöneten cumhurbaşkanını serbest seçimler
yolu ile işbaşına getirdiği ve devleti yönetme yetkisini geçici bir süre için bu
başkana devrettiği yönetim biçimine gelişmiş Batı ülkelerinde cumhuriyet adı
verilmektedir. Saltanat ya da monarşi adı verilen her türlü krallık rejimlerine
karşı bir demokratik alternatif olarak öne çıkan cumhuriyet yönetimleri, zaman
içerisinde gelişmeler göstererek çağdaş dönemin en ileri siyasal rejimleri
konumuna gelmişlerdir. Batı dillerinde, Latince kökenden gelen Respublica kavramı doğrultusunda, halka
ait olan kamusal alanının ve bu alanda yer alan her türlü kamu malının, halkın
kendi içinden seçtiği bir halk temsilcisinin yönetimine bırakılması anlamında, cumhuriyet
bir toplumun kendi kararları ile ve kendi içinden seçtiği temsilcileri
aracılığı, kamunun ortak yararı için kendi kendini yönetmesine verilen ortak bir addır.
Kamusal bir örgütlenme olan devletin, halk kitlelerinin yararına gene halkın
kendi içinden seçerek devletin başına getirdiği cumhurbaşkanı aracılığı ile yönetilmesine
kısaca cumhuriyet adı verilmektedir. (2)
Cumhuriyetçilik,
eski Yunan döneminden başlayarak hem bir akım, hem de bir düşünce tarzı olarak
önemli gelişmeler göstermiştir. Cumhuriyetçilik, insan toplumlarının yerleşik
düzene geçmeleriyle birlikte başlamış ve bu toplumların kendi kendini yönetmeleri
ideali doğrultusunda gelişmeler göstermiştir. Halk kitlelerini kaba kuvvetin,
kişisel gücün ya da belirli çıkar çevreleriyle toplumun egemen kesimlerinin ya
da emperyalist dış güçlerin saldırı, baskı ve tasallutlarından kurtarılması
doğrultusunda hem bir siyasal akım hem de bir düşünce biçimi olarak tarihin her
döneminde önemli aşamalardan geçerek günümüze kadar gelmiştir. Cumhur adı
verilen halk topluluklarının yaşadığı her ülke ya da bölgede, cumhurun kendi
kendisini yönetmesi arzu ve isteği öne çıkmıştır. Ancak kaba gücü ya da benzeri
yönlendirici güçleri eline geçirenlerin hegemonyaları, bu tür yönelişlerin önünü
kesmiştir. Cumhuriyetçi düşünce ve yönetimler sayesinde halk kitleleri bu gibi durumlardan
kurtularak kendi özgür geleceklerini belirleyecek gerçek anlamda halk
temsilcilerini yönetime getirebilmiştir. Böylece; modern çağların en gelişmiş
devlet modeli olarak cumhuriyet devletlerine insanlık sahip olabilmiştir.
Cumhuriyetçiliğin
ilk ana ilkesi yurttaşlıktır. Cumhuriyetçi akımlar, ancak bir ülke ya da
bölgede yaşamakta olan insan toplulukları ya da halk kitlelerinin o yerde
yerleşik bir düzen kurmalarıyla oluşacak siyasal örgütlenme düzeninde, o
ülkenin vatandaşı konumundaki yurttaşlar tarafından savunulabilmektedir. Bir
ülkede yaşayan özgür yurttaşların serbestçe hareket edebilmeleri ya da
yaşayabilmeleri doğrultusunda aradıkları siyasal düzenin cumhuriyet olması istenmiş
ve bütün yurttaşların sahip oldukları hak ve özgürlükleri en üst düzeyde uygulama
alanına aktarabilecek düzeyde bir siyasal rejimi gerçekleştirebilmek
doğrultusunda cumhuriyetçilik akımı zamanla öne çıkmıştır. Bir ülkede yaşayan bütün
insanları vatandaş tanımlaması altında, cumhurun eşit ve özgür temsilcileri
olarak ele alan ve hepsinin bir araya gelmesinden oluşan ortak kamu gücünü devletin
yönetiminde etkin kılmak isteyen siyasal akımlar, genel olarak cumhuriyetçi
siyasetlerin içinden çıkmışlardır. Bir ülkede yaşamakta olan halk topluluğu
içinde var olan her insanın eşit ve özgür bir biçimde devlet ve toplum
yönetimine katılma hakkının tanınmasıyla birlikte, cumhuriyet rejimine giden
gelişmelerin yolu açılmıştır. Bu doğrultuda halk kitleleri kendi ülkelerini
seçilmiş temsilcileri aracılığı ile yönetebilme hedefi doğrultusunda
cumhuriyetçilik akımlarını örgütleyebilmektedirler. İnsan toplumları içerisinde
yurttaşlık kavramının ortaya çıkarak gelişmeler göstermesi, cumhuriyetçilik
akımları açısından elverişli ortam yaratmıştır. Halk kitlelerinin zamanla daha
fazla bilinçlenmesi ve içinde yaşadığı ülkenin kaderi ne daha fazla sahip
çıkmasıyla beraber, yurttaşlık kavramının cumhuriyetçi yurttaşlığa dönüştüğü ve
belirli bir aşamadan sonra da yurttaşlığın cumhuriyetçilik olarak geliştiği
görülmüştür. Artan nüfus ve yeryüzüne dağılan halk kitleleri oluşumu,
toplumculuğu öne çıkarırken, yurttaşlık anlayışının da bireycilikten
uzaklaşarak sosyal bir içerik kazanmaya başladığı görülmüş ve bu aşamadan sonra
toplumsal bilince sahip bir yurttaşlık anlayışı cumhuriyetçilik olarak gelişme
göstermiştir. Cumhuriyetçi yurttaşlık beraberinde toplumsal tabana dayanma ilkesini
de getirerek, halk kitlelerinin daha fazla devlet yönetiminde etkin olmasını
sağlamıştır. Siyasal toplumsallaşma aktif yurttaşlık için elverişli koşulları
hazırlarken, sosyal yaşamda etkisini artıran yurttaşların ülke ve devlet
sorunları ile daha yakından ilgilenmelerini ve dolayısıyla cumhuriyetçi bir
çizgide yaşamlarını yönlendirmelerini sağlamıştır. (3)
Batılı
düşünürlerin çoğunluğunun ortaya koyduğu üzere, cumhuriyetin en önemli özelliği
olan erdemlilik ilkesi, aktif yurttaşlığın gelişmesiyle beraber toplumsal
gerçeklik alanında etkinliğini artırmıştır. Bir ülkede yaşayan halk
topluluğunun ortak yararına yönelen, ülkenin ulusal çıkarlarını en üst düzeyde
erişilmesi gereken hedefler olarak belirleyen aktif yurttaşlar bu doğrultudaki
çabalarını cumhuriyetçi hareketler ya da siyasal akımlar içerisinde geliştirebilmişlerdir.
Cumhuriyet devletlerinin doğrudan halk yönetimleri olabilmeleri de, aktif
yurttaşlık anlayışı ve de uygulamaları doğrultusunda geliştirilen siyasal
katılımın en üst düzeylere gelmesiyle mümkün olabilmiştir. Bir toplum ya da
ülke için en ön planda önem taşıyan ortak yarara ulaşılması, cumhuriyetçiliğin bu
doğrultudaki ana hedefidir. Bireyci yaklaşımlarından uzaklaşan ve kişisel
çıkarlarını arka plana alan ama bunun tamamen tersi bir doğrultuda ülkenin ortak
yararlarına, devletin varlığının korunması ve toplumun gereksinmelerinin
karşılanması doğrultusunda ulusal çıkarlara öncelik tanıyan aktif yurttaşlık
anlayışı, gelişmiş ülkelerdeki cumhuriyetçilik anlayışının önde gelen özünü ve içeriğini
belirlemektedir. Kamusal çıkarlar doğrultusunda her türlü kişisel çıkar ve
arzudan arınmak anlamında kamusal erdemlilik anlayışı, bütün Avrupa’yı
cumhuriyetçi bir döneme sürükleyen Fransız devriminin hazırlayıcısı toplumsal
bir oluşumun önünü açmıştır. Aktif yurttaşların bireysel özverileri cumhuriyetçi
akımların özünü oluşturmuş ve zamanla bu tür yaklaşımlar cumhuriyetçiliğin daha
da bilinçli bir düzeyde gelişim sağlamasına katkı sağlamışlardır.
Erdem
kavramının kamu yararına bir doğrultuda gelişmesi, cumhuriyetçi akımları
güçlendirerek cumhuriyet rejimleri açısından bir toplumsal güvence sağlarken,
bu durumun tamamen tersi noktalarda erdemliliğin zayıflaması ya da ortadan
kalkması aşamalarında cumhuriyet devletlerinin hızla çöküntüye sürüklendiği görülmüştür.
Erdemlilik anlayışının kamusal alana dönük geliştiğinde toplumun bütünün
düşünen bir ortak yararı gerçekleştirmek cumhuriyetçilik açısından daha kolay olabilmekte,
aksi durumda ise tamamen tersi bir doğrultuda cumhuriyet rejimleri hızla
tehlikeli dönemeçlere doğru sürüklenmektedirler. Cumhuriyetçi yurttaşlık anlayışı,
insan bilinçliliğinin ve varlığının bir biçimi olarak ülke yönetiminde
erdemlilik ilkesi doğrultusunda ahlak düzeyinin gerçekleşmesi için elverişli
bir ortam sağlar. Cumhuriyet rejimleri, gelecekte süreklilik kazanabilmek ve
her türlü tehditlere karşı kendisini koruyabilmek için, bir cumhuriyet rejimi
için gerekli düzeydeki bilinçliliği sağlayacak eğitim, öğretim ve kültüre önem
vermek zorundadırlar. Ülke ve dünya sorunları üzerine vatandaşları eğiterek
bilinçlendirecek bir eğitim düzeni cumhuriyet rejimleri açısından olmazsa olmaz
bir koşuldur. Cumhuriyet devletleri kendi çatıları altında böylesine bir
cumhuriyetçi eğitim ve kültür düzeni kurarlarken, aynı zamanda geleceğin
cumhuriyetçi kuşaklarının yetişmelerine de yardımcı olarak, cumhuriyetçilik
akımının sürüp gitmesini sağlarlar. Her türlü dini inanç ve öğretinin ötesinde,
bilimi esas alan laik bir devlet düzeni olarak, cumhuriyet rejimleri insanları
aktif ve sorumlu bir vatandaşlık anlayışına kavuşturan cumhuriyetçi eğitim düzenleriyle,
yeniden ortaçağın karanlık dönemlerine geri dönmeyi önleyerek, geleceğe doğru kendi
yollarında emin adımlar atabilmektedirler.
Cumhuriyetçilik seçimle gelen geçici
yönetimleri işbaşına getirmek olduğu için, hak ve özgürlüklerin en üst düzeyde
gerçekleştirilebileceği bir özgürlük düzenini savunmak cumhuriyetçiliğin ana
ilkelerinden birisidir. Siyasal alan hak ve özgürlüklerin devlet güvencesi
altında tanınmasıyla ortaya çıkarken, bu doğrultuda hareketler ve eylemlerde deneyler
olarak devreye girmektedir. Bu çerçevede cumhuriyet rejimleri halk toplulukları
ve yurttaşlar açısından birer özgürlük düzeni olarak gerçeklik kazanmaktadır.
Otoriter ya da baskıcı rejimler ile krallıklar veya imparatorluklar ile
karşılaştırıldığında cumhuriyet rejimleri bir anlamda özgürlüklerin güvencesi
olarak belirmektedir. Her türlü anlamıyla özgürlüklerin en üst düzeyde
gerçekleşebildiği rejimler olarak cumhuriyet devletlerinin kurulabilmesi ya da
kurulmuş olan cumhuriyet düzenlerinin korunabilmesi için cumhuriyetçi akımlar
devreye girerken, yurttaşlar en üst düzeyde sahip oldukları hak ve
özgürlüklerini kullanabilmektedirler. Temel hakların tanınması doğrultusunda özgürlüklerin
yürürlüğe girmesiyle beraber, hak ve özgürlüklere her türlü müdahale ya da
sınırlamaların önlenmesi çizgisinde devlet güvenceleri devreye girebilmektedir.
Hukuk açısından pozitif ve negatif özgürlüklerin tam anlamıyla tanınabilmesi ve
uygulamada geçerlilik kazanabilmesi, ancak cumhuriyet rejimleri ile mümkün olabildiğinden,
cumhuriyetçilik akımları sonuna kadar özgürlükçülüğü ana bir ilke olarak
benimsemektedirler. Cumhuriyetçilik akımı bir siyasal örgütlenmeye kavuşarak,
siyasal parti görünümünde ortaya çıkarken, hem kendi özgürlüğünü hem de diğer
siyasal akımların hak ve özgürlüklerini eşit bir çizgide kabul etmek
durumundadır. Cumhuriyetçi özgürlük anlayışı, siyasal anlamda bir özgürlük olarak
anlaşıldığında, cumhuriyetçilik böylesine bir hak ve özgürlükler düzeni arayışı
ve mücadelesinin adı olmaktadır. Cumhuriyetçi anlamda siyasal özgürlük düzeni,
kendi kendini yönetme, kendi geleceğine sahip çıkma ve her türlü dış baskıdan uzak
olarak tam anlamıyla bağımsız bir yaşam düzenine sahip olabilme anlamına gelmektedir.
Böylesine bir siyasal yapılanma için, pozitif hak ve özgürlükler kadar negatif
hak ve özgürlüklerin de devrede olması zorunludur.(4)
Cumhuriyetçi özgürlük anlayışı, pozitif
ve negatif anlamda hak ve özgürlüklerin bütünüyle gerçekleştirilmesini
savunurken, bunlara ek olarak bir de üçüncü planda her türlü baskıyı ve
hegemonyayı ortadan kaldırma anlamında da eylemsel bir özgürlük ortamını
da savunmaktadır. Bazı batılı düşünürlerin tahakkümsüzlük ortamı olarak
tanımladıkları böylesine geniş açılı bir özgürlükçülük, cumhuriyet rejimleriyle
gündeme gelirken, cumhuriyetçi akımların ana hedefi haline gelmiştir. Tarih
boyunca, kralların, imparatorların ya da sömürgeci emperyalist devletlerin
baskı ve zulmü altında ezilen dünya ülkeleri ve halk kitleleri, böylesine bir
baskı kıskacından kurtulabilmek üzere, üzerlerindeki hegemonyacı baskı
düzeninden kurtulabilmeyi amaçlamışlardır. Bir özgürlük düzeni olarak
cumhuriyet rejimlerini ilân etme aşamasına geldiklerinde, cumhuriyet
devletlerini bir anlamda tahakkümsüzlük düzeni olarak gerçekleştirmeye
çalışmışlardır. Herkesin ortak alanı olan kamusal alanda bir halk yönetimi
biçimi olarak cumhuriyetçilik gerçeklik kazanırken, halk kitleleri ya da toplum
üzerinde bir çıkar düzeni kurmuş olan bütün eski tahakkümden kurtulabilmek,
cumhurun başlıca hedefi olarak devreye girmiş ve cumhuriyetçiliğin de esas
özünü oluşturmuştur. Cumhuriyet ilân edilen bütün ülkelerin geçmişlerine
bakıldığında ya dış ya da iç güçlerin getirmiş olduğu bir tahakküm düzeninde
kurtulma çabasının öne geçtiği görülmektedir. Bu yüzden, cumhuriyetçi özgürlük anlayışının
pozitif ve negatif özgürlüklerden sonra üçüncü bir kavrayış biçimi olarak her
türlü baskı, otorite ve zulümden kurtuluşun adı olarak tahakkümsüzlük anlamında
bir başka tür özgürlükçü yaklaşımı öne çıkardığı gözlemlenmektedir. Kölelik
düzeninin ortadan kaldırılmasından sonra insanlar arasında gündeme gelen her
türlü efendi-köle ilişkisini ortadan kaldırmaya yönelik bir tahakkümsüzlük
anlayışı, cumhuriyetçilik akımları ile beraber yeryüzünde geniş yankılar bulmuştur.
Bu doğrultuda hareket eden cumhuriyetçiler, zincirleri kırarak kölelik
düzenlerinden kurtulmuşlar ve daha sonra da cumhuriyet ilan ederek temel hak ve
özgürlüklerini devlet ve hukuk güvencesi altına alabilmişlerdir. Temel hak ve
özgürlüklerine güvenlik ortamında sahip olabilen halk kitleleri, her türlü
müdahale ve tahakküm den kurtularak gerçek anlamda özgürlükler ortamına
cumhuriyet rejimleri sayesinde erişebilmişlerdir.
Cumhuriyetçi akımlar devlet düzenlerini
her türlü müdahale ve tahakkümden kurtararak gerçek anlamda bir özgürlük
düzenini kendi ülkelerine getirirler. Bir hukuk devleti çatısı altında yasalar
ve düzenlemeler ile insanların yaşamları belirli siyasal yapıya kavuşturulurken,
hak ve özgürlüklerin her türlü müdahale ya da baskının ötesinde kişiler
tarafından kullanabilmeleri hedeflenmektedir. Ortaya çıkan beklenmeyen durumlar
ya da önlenemeyen baskı, iç ve dış müdahaleler ile bazı güç merkezlerinin
sosyal ve siyasal yaşam üzerine açık ya da dolaylı yollardan getirdiği yeni
tahakküm girişimleri karşısında, gene cumhuriyetçilerin ısrarlı karşı çıkışları
ile denge sağlanabilmekte ve özgürlükçü düzenin geleceği kurtarılmaya
çalışılabilmektedir. Geçici ya da kalıcı türden tahakküm girişimlerine karşı
cumhuriyetçi güçlerin dikkatli olması ve cumhuriyetin uyanık bekçileri olarak
halkın kazanılmış haklarından meydana gelen özgürlükler düzenine sonuna kadar sahip
çıkma doğrultusunda mücadele vermeleri gerekmektedir. Bu da ancak aktif
yurttaşlık ve katılımcı siyaset ile mümkün olabilmektedir. Toplum içindeki köşe
başlarını tutmuş olan ekonomik ve siyasal güç merkezlerinin geçmişten gelen hegemonyalarını
yeni dönemlerde ya da değişen koşullarda farklı tarzda tahakküm girişimleri ile
sürdürmeye çalışmaları, hak ve özgürlüklerin uyanık bekçileri olarak
cumhuriyetçilerin tepkisi çekmekte ve bu nedenle de cumhuriyetçi akımlar ile anti
cumhuriyetçi güç merkezleri arasında siyasal çekişmeler sürüp gitmektedir. Az
ya da çok, iç ya da dış her türlü tahakküm girişimine karşı cumhuriyetçilerin kazanılmış
hak ve özgürlükler doğrultusunda siyasal mücadele vermeleri kaçınılmaz olarak
gündeme gelmektedir.
Cumhuriyetçi
akımlar her türlü müdahale ya da baskı girişimlerine karşı çıkarlarken, itiraz
edebilirlik gücünü ve hakkını yasal zeminlerde ellerinde tutabilmek durumundadırlar.
Cumhuriyetçiler her şeye karşı çıkan olumsuz bir çizgi yerine, ülke ve toplumun
kazanılmış hakları ve ulusal çıkarları doğrultusundaki gelişmelere de olumlu
bakarak ortak yaşamın gereklerini yerine getirmek durumundadırlar. Değişen
koşullar yeni kazançlar ve olumlu gelişmeler gündeme getirebiliyorsa, bu gibi
değişimlere olumlu bakmak ya da ortak rıza göstermek, cumhuriyet devleti çatısı
altında yaşamakta olan toplumların hakkıdır. Cumhuriyetçilik bu durumu dikkate alarak
hareket ettiği zaman, kazanılmış haklara ya da toplum ve devlet düzeninin
tehdit eden olumsuz gelişmelere karşı çıkmak ve itiraz etmek durumundadır. Yeni
ortaya çıkan gelişmelerin gündeme getirdiği güç merkezleri ya da sahipleri,
kendi çıkarları doğrultusunda yeni baskı ve müdahale girişimlerini gündeme
getirdikleri zaman cumhuriyetçi akımların uyanık bekçiliği ya da itiraz hakları
kendiliğinden devreye girerek eskiye dönüşe izin vermeyeceklerdir.
Cumhuriyetçiler sahip oldukları toplumsal statülerin ve kazanılmış hakların,
her türlü tehdit ve müdahaleye karşı korunabilmesi ya da sürdürülebilmesi için yeni
siyasetler geliştirmek ya da yeni siyasal çıkış yolları bulmak zorundadırlar.
Halk kitlelerinin bütününü arkasına almak durumunda olan cumhuriyetçiler, geniş
kitle desteği ile güç merkezlerine karşı denge sağlayabileceği için, küçük ya
da bireysel çıkışlar ile cumhuriyetçi tepkilerin gündeme getirilmesi hiçbir
biçimde dengeleyici etki yaratamamakta ve sonunda halk destekli kitlesel
eylemler kendiliğinden gündeme gelmektedir. Kitleleri baskı altına alan zulüm
yapan baskı cenderelerinin kırılmasında cumhuriyetçi akımlar geniş yığınların desteği
ile sonuç alabilmişler ve böylece cumhuriyet düzenlerinin korunmasını
sağlayabilmişlerdir. Özgürlük ideali ile yola çıkan halk kitleleri, bir halk
yönetimi olarak oluşturdukları cumhuriyet rejimlerine ancak kitlesel destekler
sayesinde sahip çıkabilmişler ve her türlü müdahale ile baskıya da zulüm
girişimlerine karşı çıkabilmişlerdir.
Cumhuriyetçi akımlar, cumhuriyetçi bir
hedef doğrultusunda çalışmalarını sürdürerek, cumhuriyetçi bir sonuca varmak
için uğraşırlar. Temel hak ve özgürlüklerin herkese eşit ve güvenli bir biçimde
sağlanması, cumhuriyetçi hareketlerin her zaman ana ilkelerinden birisi
olmuştur. Cumhuriyetçilik, cumhuriyet devleti kurmak kadar bu siyasal düzeninin
zaman dilimi içerisinde en ileri yaşam düzeni seviyesine getirilmesini hedeflemektedir.
Toplum içerisindeki genel geçerli bir cumhuriyetçi düşünce tarzına sahip
olunması gene cumhuriyetçi akımların önde gelen misyonlarından birisi olarak
öne çıkmaktadır. Cumhuriyet rejiminin güçlendirilmesi, cumhuriyet düzeninin
dünyadaki gelişmelere paralel bir doğrultuda yenilenmesi ile mümkün olacağı
için, cumhuriyetçilik akımları bu doğrultularda etkinliklerini
sürdürmektedirler. Cumhuriyetin daha kapsayıcı olması, her türlü yeniliğe açık bir
tutum gerektirdiği için çağdaş dünyanın önde gelen yeni cumhuriyetçi
akımlarında bu doğrultuda yeni örnekler görülebilmektedir. Cumhuriyet
rejimlerinin yakından izlenmesi ve denetlenmesi, gene halk kitlelerinin görevi
olduğu için cumhuriyetçi akımların bu doğrultularda da etkinlikler gösterdiği
görülmektedir. Cumhuriyetçilik cumhuriyet rejiminin ana ilkeleri doğrultusunda
gelişen bir akım olduğu için, cumhuriyet devletlerinin geleceği bir anlamda
cumhuriyetçilik akımının güçlü olup olmamasına bağlı bulunmaktadır. Devlet yapılarının
içerisinde gündeme gelebilecek cumhuriyetçi çizgiden sapma eğilimlerine karşı,
toplum içerisindeki cumhuriyetçi güçlerin kendiliğinden devreye girerek rejime
güçlü bir sahip çıkmayla sivil cumhuriyet denetimlerinin yapılabildiği çeşitli
örnekleriyle görülebilmektedir. Halkın yönetimi anlamında bir halkçı devlet
yapılanmasının adı olan cumhuriyet modellerinin varlıklarını sürdürebilmesi,
her türlü dış tehdide ve içeriden yozlaşma ya da sapma eğilimlerine karşı,
cumhuriyetçi güçlerin uyanık seferberlikleriyle mümkün olabilmektedir. Rejimin
içinden ortaya çıkabilecek sapma merkezli yozlaşma eğilimlerine ve muhtemel
düzenbazlıklara karşı çıkmaya yönelik yaptırımlar, cumhuriyetçi akımların tepki
göstermeleri ya da ana ilkeler doğrultusunda tavır almalarıyla dolaylı
yollardan devreye sokularak, cumhuriyetlerin yıkılması önlenebilmektedir. (5)
Cumhuriyetçilik akımının, bir başka açıdan ele
alınmasıyla birlikte bağımsızlık kavramının önem kazandığı görülmektedir. Bu
çerçevede, cumhuriyetçilik bir anlamda bağımlılık yokluğu olarak içerik
kazanmaktadır. İmparatorlukların dağılması, sömürgelerin uluslaşması ya da ulus
devletlerin birer bağımsız siyasal yapılanmalara dönüşmeleri sırasında
bağımlılık yokluğu durumunun açık bir göstergesi olarak tam bağımsızlığın
gündeme gelmesi, cumhuriyetçilik akımına yeni ve çağdaş bir anlam
kazandırmaktadır. Batı dillerinde bu durumun karşılığı olarak öne çıkan
yurtseverlik kavramı da, tam bağımsızlığı hedefleyen cumhuriyetçi akımların içeriğini
doldurmaktadır. Vatan aşkı ile yanıp tutuşan, kendi vatanındaki devleti bir
cumhuriyet olarak algılayan bütün cumhuriyetçi yurtseverler, ülkelerindeki
cumhuriyet devletinin diğer devletlerin yanında çok daha iyi bir durumda
olmasını idealize ederler ve bu doğrultuda bir uluslararası rekabet düzenin de geleceğe
yönelik kutsal bir mücadeleyi göze alarak her türlü özveride bulunmayı
karşılıksız olarak peşinen kabul ederler. Cumhuriyetçi yurtseverliğin, her türlü
baskı ve tahakküm ile ya da keyfi güçler yolu ile önü kesilmek istenen
demokratik toplumlar için toplumsal ve siyasal bir tedavi yöntemi olduğu genel
olarak benimsenmektedir. Cumhuriyetçi yurtseverlik, ancak özgür bir toplum
düzeninde var olabilirken, aynı zamanda bu hak ve özgürlükler düzeninin koruma
koşullarını da bir anlamda rejimin geleceği açısından yaptırıma bağlamaktadır.
Genel anlamda cumhuriyetçi yurtseverlik hiçbir biçimde siyaset öncesi
kavramlara başvurmaksızın özgür insanların oluşturduğu ileri bir siyasal
topluma olan bağlılık ve saygı ile açıklanabilmektedir. Ülke sevgisi, bilinçli
cumhuriyetçi toplumlarda yurtseverlik duygusunu bir anlamda cumhuriyet
rejiminin güvencesi konumuna getirebilmektedir. Bilinç sahibi kişilerin
kendilerini özgür kılan her ülkeyi vatanları olarak benimseyebilmeleri uygulamada
çok zor olmaktadır. Ne var ki, okumuş insanların sahip oldukları bilinç düzeyi
ile kendi ülkelerine olan bağlılıklarıyla cumhuriyetçi yurtseverlik aşamasına
geldikleri ve böylece cumhuriyetçilik akımının her geçen zaman dilimi
içerisinde güçlendiği anlaşılmaktadır. Baskı ve dış hegemonya altındaki
ülkelerde, ülkeleri özgür olmayan durumlarda cumhuriyetçi yurtseverlerin
yaşadıkları ülkelerini özgürleştirme misyonunu kutsal bir görev olarak
benimsedikleri ortaya çıkmaktadır. Siyasal bir düzen ve yaşam biçimi olarak bir
siyasal kültür yapılanmasını yansıtan cumhuriyetin, cumhuriyetçi yurtseverlik
sayesinde en üst düzeyde gelişmişlik aşamalarına gelebildiği
söylenebilmektedir. Bağımlılık yokluğu olarak özgürlük ve yurtseverlik çağdaş
anlamda cumhuriyetçiliğin ana esaslarıdır. (6)
Cumhuriyetçilik, aydınlanma çağı ile
beraber Rönesans ve Reform sonrasında batı ülkelerinde diğer siyasal akımlardan
ayrı olarak bağımsız bir çizgide gelişmeler göstermiştir. İmparatorlukların
dağılmasında, krallık devletlerinden ulus devletlere geçilmesinde, sömürgelerin
uluslaşmasında, çeşitli ülkelerde zaman içerisinde cumhuriyet devletlerinin
kurulmasında önde gelen görevler yerine getirmiştir. Bazı ülkelerde
cumhuriyetçi önderlerin öncülüğünde toplumsal hareketler olarak cumhuriyetçilik
örgütlenerek siyasal alanda etkinlik kazanmış, bazılarında da hızla
partileşerek siyasal parti konumunda siyaset sahnesindeki yerini almıştır.
Batının gelişmiş ülkelerinde görülen siyaset yelpazesi içerisinde cumhuriyetçi
akımların daha çok siyasal partiler olarak öne çıktıkları ve örgütlü bir
biçimde kendi ülkelerinin kaderlerinde etkili oldukları görülmektedir. Dünyanın
en büyük cumhuriyet devletlerinden birisi olan Amerika Birleşik Devletlerindeki
iki büyük siyasal partiden birisi cumhuriyetçi partidir. Başta Fransa olmak
üzere, bazı Avrupa ülkelerinde de cumhuriyetçi parti adını taşıyan çeşitlisi yasal
partiler siyaset sahnesinde cumhuriyetçi birikimin temsilciliğini
yapmaktadırlar. Her ülkede ortak kamusal alanda temel hak ve özgürlüklerin
korunması ve güvence altına alınması ile birlikte, bütün yurttaşların eşit bir
statüde ülke yönetimine en üst düzeyde katılabilmesi ve ülkelerinin tam
bağımsız bir konumda yollarına devam edebilmesi için; bu cumhuriyetçi partiler, yeni
tahakküm, hegemonya ve baskıcı düzen peşinde koşmakta olan siyasal ve ekonomik
güç merkezlerine karşı halk kitlelerinin ve insanlığın kazanımlarının
korunabilmesi doğrultusunda etkinliklerini sürdürmektedirler. Cumhuriyetçi
partiler her ülkede cumhuriyetçi siyasal birikimin başlıca temsilcileri olarak geleceğe
dönük çalışmalarını başarıyla sürdürmektedirler.
Bir devlet ve toplum yönetim biçimi
olarak cumhuriyet rejimlerinin kurucusu ve koruyucusu cumhuriyetçilik
akımlarıdır. Bir bağımsızlık, tahakkümsüzlük düzeni olarak cumhuriyet
devletlerinde insanların her yönden tam olarak özgür, eşit ve bağımsız
olabilmeleri cumhuriyetçi akımların siyasal etkinlikleri sayesinde sağlanabilmiştir(7).
İnsanların kardeşçe, dostça ve bir büyük dayanışma düzeni çatısı altında yaşamlarını
sürdürebilmeleri cumhuriyetçi akımların başarılı olmaları sayesinde
gerçekleştirilebilmiştir. Toplumları meydana getiren bütün sosyal kesimlerin bir
büyük uzlaşma çerçevesinde bir arada yaşayabilmeleri gibi son derece olumlu bir
sonuç, cumhuriyetçilik ve bu doğrultuda geliştirilen yurtseverlik sayesinde sağlanabilmiştir.
İnsanların ve değişik toplum kesimlerinin birbirlerini oldukları gibi kabul ederek,
bir büyük uzlaşı ortamında karşılıklı anlayış ve dayanışma ortamı içinde
varlıklarını sürdürebilmeleri, cumhuriyet rejimlerin ve cumhuriyetçi akımların getirdiği
ilkeler ve başarılı uygulamalar ile elde edilebilmiştir. Cumhuriyetçi özgürlük
ve yurtseverlik dengelerinin korunabilmesiyle de, elde edilmiş olan cumhuriyetin
kazanımları her türlü tehdide rağmen korunabilmekte ve sürdürülebilmektedir.
Gerçek anlamda cumhuriyet rejimlerinde, halkın temsilcileri serbest seçim yolu
ile en üst noktalara gelebilmeli ama süreleri dolduğunda da geldikleri yerlere
geri dönerek rejimin halkçı yönünü koruyabilmelidirler. (8)
KAYNAKÇA
I-Türkçe Büyük Sözlük, AnaBritanica ve
Büyük Larousse Ansiklopedileri.
2-Türk Hukuk Lügati,Türk Hukuk Kurumu,
Ankara I956, s.55.
3-
Cevat Okutan, Cumhuriyetçi Paradigma,
Paradigma yayınları, İstanbul, 2006,s.10-30
4-
Philip Petit, Cumhuriyetçilik, Ayrıntı
yayınları, İstanbul,I998,s.30 v.d.
5-
Philip Petit, a.g.e.s.275-300.
6-M.Viroli,
Vatan Aşkı ve Yurtseverlik Üzerine,
Ayrıntı yayınları İst.I997, s.I2 v.d.
7- Ahu
Tunçel, Cumhuriyetçi Özgürlük, Bilgi
Üniversitesi yayını,İstanbul, 2010,s.350-358.
8- Anıl
Çeçen, Atatürk ve Cumhuriyet, İmge
yayınları,Ankara I998, s.369-370
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder