ANKARA KALESİ
NEDEN TÜRK İSTİKLAL HAREKETİ?
TÜRK İSTİKLAL HAREKETİ, büyük taarruzun yıldönümü olan 26 Ağustos 2024 tarihinde kuruluş hazırlıkları tamamlanarak ve kuruluş için başvuru dilekçeleri dosyalanarak, Türkiye Cumhuriyeti yasaları ile uluslararası hukuk kuralları dikkate alınarak ve resmen yeni bir hukuk tüzel kişiliği var olan usullere uygun biçimde oluşturularak kurulmuştur. Emperyalizme karşı kurulmuş olan Kuvayı Milliye hareketi ile yüz yıl önce bağımsızlığını kazanmış olan Türkiye Cumhuriyeti devleti ile birlikte, Türk ulusu da bir ölüm kalım savaşı sonrasında tam anlamda bağımsız ve özgür bir yaşam düzenini kurarak varlığını birinci İstiklal Hareketi ile güvence altına alabilmiştir. Birinci İstiklal savaşı ile özgürlüğünü kazanmış bulunan Türk ulusu, aradan tam bir yüz yıllık zaman dilimi geçtikten sonra bir asırlık süreç içinde kendisini kurumlaştırırken, siyasal hareketin temelini oluşturan halk kitlelerinin de tam bağımsızlık statüsü içinde özgürlüklerini elde etmesini sağlayan dönüşümleri ,yirminci yüzyılın başlarında merkezde oluşturulan hukuk düzeni çatısı altında cumhuriyet devletinin varlığı ve yaşamı her türlü tehlikelerden uzak tutularak, yirmi birinci yüzyıla uzanan bir çizgide korunabilmiştir. Akıp giden zaman sürecinde ortaya çıkan ilk İstiklal hareketi olarak Kuvayı Milliye mücadelesi, Türk devleti ile birlikte aynı zamanda Türk ulusunu da bütün kazanımlarıyla birlikte kucaklayarak, bu iki kutsal varlığın gelecek yüzyıllara doğru korunmalarını gerçekleştirmiştir. Altı yüz yıllık çok uluslu imparatorluk sahip olduğu büyüklük ile birlikte emperyalist saldırılara karşı uzanıp giden devletin sınırlarını koruyamamış ve merkezi coğrafyanın tam ortalarında tarihin birikimi olarak oluşturulan çok uluslu imparatorluğun devleti ve toprakları, kazanımları ile birlikte korunarak yirminci yüzyılın başlarına kadar ayakta tutularak korunmuştur. Bugün gelinen noktada Türk devleti ve ulusu halk kitlelerinin zayıf bırakılmaları çizgisinde yeterince korunamadığı için düşman Türk ulusunun içine girerek, var olan her topluluk ya da merkezin inisiyatiflerini ele geçirerek dışa karşı savaş ve mücadele yöntemlerini birbiri ardı sıra kullanarak, Düveli Muazzama’ya denilen en büyük emperyalist yapılarla boğuşarak bir hayat kavgasına düşürülmeye çalışılmış ama Türk gücünün direnmesi sayesinde buna izin verilmemiştir.
Türkçe
sözlüklere bakıldığı zaman. İstiklal kelimesi ülkelerin, tüzel kişiliklerin
dernek ve vakıfların birbirleriyle rekabet etmesi olarak kendi varlıklarını
koruması ya da geleceğe dönük bir biçimde mücadele edilmesi nedeniyle bir güç
çekişmesi olarak da açıklanabilmektedir. Bu doğrultuda kavram ele alındığında,
bir başka gücün ya da küçüklerin büyüklerin arasında kalması gibi bir anlam
boyutu da ortaya çıkabilmektedir. İstiklal kavramının öz Türkçe içinde tam
anlamıyla bağımsızlık, dokunulmazlık ya da serbestiyet statüsü kazanmak
biçiminde anlam boyutları kazanabildiği anlaşılmaktadır. Dünya tarihine
bakıldığı zaman emperyalizm ve işgal girişimlerine karşı çıkan ulusal
kurtuluşçu çizgide mücadele eden ya da savaşan kişilere verilen madalya ya da
plaket ve benzeri anı armağanlarına da, İstiklal madalyası ya da brövesi gibi
batı dillerinde yer alan farklı kavramlar kullanılmaktadır. Tarihin her
döneminde farklı devletlerin çatısı altında var olan Türklerin, sürekli savaşan
ya da insanlık için mücadeleye yönelen Türklerin, gene plaket ya da madalya
gibi armağanlara layık görülmeleri de gene İstiklal adını taşıyan hediyelerle
taltif edilmelerini gündeme getirmektedir. Her türlü bağımsızlık ya da özgürlük
mücadelelerinin İstiklal hareketi
başlığı altında madalyalara konu
edilmesi de karşılığını fedekârlık ya da armağan takdimi ile tanımlamaya
çalışmak da gene İstiklal mücadelesi ya
da madalyası çizgisinde değerlendirilecek bir konu olarak da ele alınmaktadır. Sözlüklerde aynı
sayfalarda yer alan İstiklal kavramı ile birlikte İstikbal kavramı gelecek
anlamını taşırken, aynı zamanda her
türlü bağımsızlığı içeriğinde taşıyacak bir
çok yönlü bir serbestiyeti ifade
etmektedir.
İstiklal
kavramının açıklığa kavuşması sırasında, öne çıkarak çok kullanılan
kavramlardan birisi de İstiklal Mahkemeleri konusudur. Dünya tarihine ve coğrafyasına
bakıldığı zaman beş büyük kıtanın haritalarında büyük devletlerin işgale
yönelen saldırılarına karşı bu toprak parçaları üzerinde yaşam kavgası
verenler, aynı zamanda Kuvayı Milliyeci ya da İstiklal savaşçısı gibi isimlerle
adlandırılmışlardır. Saldırı ve işgalleri önlemeye çalışan direnişçilerin uzun
süreli mücadeleye yönelmek zorunda kalmalarıyla sürdürülen kavgaların, bu tür
aşamalarda İstiklal savaşçısı ya da İstiklal savaşı gazisi gibi yeni ünvanlara
sahip olmaları da mümkündür. Fas gibi Müslüman ülkede sömürgecilere karşı savaş
amacıyla kurulan milliyetçi partinin adı İstiklal Partisi olarak ilan edilmiş,
Fransa gibi bir büyük emperyalist ülkeye karşı Fas devleti İstiklal partisinin
sürdürdüğü uzun süreli mücadeleler sayesinde bağımsızlığını kazanarak,
Birleşmiş Milletler örgütünün tam üyesi olabilmiştir. Türkiye ulusal kurtuluş
savaşı sırasında İstiklal Mahkemeleri aracılığı ile asker kaçakları ve vatan
hainlerini cezalandırmaya yönelerek, ülkeyi kontrol altında toplamaya
çalışmıştır. Olumsuz kişiler İstiklal mahkemeleriyle cezalandırılırken, olumlu
kişiler ve vatansever insanlar da zaman içerisinde İstiklal madalyaları
verilerek devletin manevi koruması altında oldukları açıkça ifade edilmiştir.
Türk kurtuluş savaşı çok ağır koşullar arasında sürdürülürken, vatan hainleri
ile birlikte vatanseverler de eşit koşullarda değerlendirilerek geleceğin tam
bağımsızlık devleti olarak belirlenecek, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir
özgürlükler adası olarak merkez alınmasına dikkat edilmiştir. İstiklal
hareketi işte bu nedenlerle bir ulusal kurtuluş hareketi olarak
doğmaktadır.
İstiklal
kavramının zihinlerde yer etmesi ve zaman içinde bir ulusun ya da devletin
geleceğinin belirlenmesinde de her ülkenin bağımsızlık savaşının göstergesi
olarak bestelenen İstiklal Marşlarının simgesel anlamları da çok önem
kazanmaktadır. Zaman içerisinde İstiklal marşı açısından İstiklal hareketine gereken
siyasal anlam verilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda bir İstiklal marşı
aracılığı ile de böylesine özel konuma var olan bir marşın, Türk halk kültürüne
kazandırılması cumhuriyet devleti tarihi içinde her zaman için devletin ulusal
yapısının ve ulusun ulusal kimliğinin belirlenmesi açısından yarar
sağlamaktadır. Bu gibi konuların Türk devleti çatısı altında fazlasıyla ele
alınması, hem Türkiye’nin sahip olduğu coğrafyanın özel konumu hem de geçmişten
gelen güçlü Türklük birikiminin önemli bir rolü var olan özelliklerin, bir
araya geldiği durumlarda etkili rol oynamaktadır. Cumhuriyet devletinin ilk
kuruluş aşamasında açılmış olan yarışmalarda, Türk edebiyatının önde gelen
kesimlerinin temsilcileri ulusal marş yarışmasına katılmışlar ve sonunda en
iyisini seçerek Türk devletine ve ulusuna ulusal bir milli marşı kazandırırken bu
marşın resmi adı olarak da tam anlamıyla bağımsızlığı ifade eden İstiklal
Marşının toplum içinde yeterince örgütlenebilmesi açısından, Türk yasaları
doğrultusunda bir İstiklal Marşı adı altında edebiyatçıların ve sosyal
bilimcilerin katılmasıyla İstiklal Marşı Derneği, bu derneğin ana konusu olan
kültür ve müzik alanındaki birikimin bugünün koşullarında değerlendirilmesi
ile yeni yetişen cumhuriyet kuşaklarının
ve bugünün gençlik kesimlerinin Kuvayı Milliye adı ile gerçekleştirilen birinci
İstiklal Savaşı sonrasında gelmekte olan ikinci İstiklal hareketinin devreye
girmesinin önü açılmaya çalışılmıştır. Kuvayı Milliyenin ulusal kurtuluş savaşı
ile, bugünün koşullarında gündeme gelmekte olan ikinci Müdafai Hukuk
mücadelesinin tarih önünde birbirini tamamlayan yanlarını da dikkate alarak
yeni bir değerlendirme yapıldığı zaman, Türk devleti ve ulusunun eskisine
oranla daha güçlü ve bütünleşmiş bir çizgide varlığını geliştirerek koruduğu
göze çarpmaktadır. İstiklal Marşının bestecisi olan Mehmet Akif Ersoy, kurtuluş
savaşları zaferlerinin öncüsü olan Türk Ordusuna armağan ederken, devlet ve
millet kaynaşmasının giderek bütünleşmesine giden yolda ulusal bir müzik
bağlantısı Türkiye’nin iç çatışmalardan uzaklaşarak dışa karşı taş gibi bir
sertlikte direnme bilincinin toplumsal taban kazanmaya başladığı görülmüştür.
Mehmet Akif’in öncülüğünde öne çıkan İstiklal Marşı hareketi, bu açıdan marş
aracılığı ile yeni bir bütünleşme girişiminin gene İstiklal hareketi ile
giderek hızlanan bir çizgide, artık Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kendi
ülkelerine ve devletlerine sahip çıktıkları görülmektedir.
İstiklal hareketi hem İstiklal
marşının hem de İstiklal madalyalarının bir araya geldiği bir ulusal konudur.
Çok uluslu imparatorluktan tek uluslu ulus devlete yönelirken, Türkiye
Cumhuriyeti imparatorluk kalıntılarından temizlenmek üzere, bir bağımsızlık
arayışı içine girerek her türlü baskı, müdahale ve saldırılar gibi dışarıdan
gelebilecek sınırlayıcı etkiler ile bunlara karşı gelişecek olan tepkilerden de
uzak olmanın arayışı içine girmiştir. Büyük
şairlerin deyimi ile gerçek
anlamda tam bağımsızlığın hedeflendiği ulusal kurtuluş savaşı ve bu savaşın
getirdiği ulusal kazanımlar korunmaya muhtaç olduğu için, böylesine bir savaş
döneminde her türlü baskı, zorlama ya da komplolar gibi sosyal organizasyonlara
karşı toplu bir biçimde her çeşit
dışarıdan gelecek riskli ve tehlikeli girişimlere öncelikle dikkat edilmeli ve
bu doğrultuda öne çıkarken “Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım “gibi bir büyük kararlılığın İstiklal
hareketi gibi öncü bir siyasal direniş cephesinde dile getirilerek, her alanda
kararlı mücadele anında karşı taraflara doğru yönlendirilecek çıkışlara doğru
bir zemin hazırlamalıdır. Plansız ya da programsız bir ulusal kurtuluş
mücadelesi olamayacağı, tarihten gelen çeşitli örneklerle ortaya çıkmıştır. Yirminci
yüzyılın başlarında ulus devletler kurulurken, ulusal kurtuluş savaşları
birbiri ardı sıra görülmüştür. Ulus devletlerin yüz yıllık gelişimlerinden
sonra bölge devletlerine geçiş amacıyla eski imparatorluk devletleri yeni
organizasyonlara yönelirken, ülkelerin haritaları değiştirilmeye
çalışılmaktadır. Bir ulus devletin vatandaşı olarak ulusal vatandaşların, kendi
kimliklerini ulus devletler üzerinden belirlemesi gerekmektedir .Bugün gelinen
yeni noktada güç merkezleri daha güçlü hegemonya arayışlarına yönelirken,
ortaya çıkan eskisinden farklı devlet modelleri çerçevesinde gene ülke, devlet
ve millet gibi kutsal kavramların her türlü olumsuz gelişmelerin ötesinde
tutulması gerektiği, gene bir bağımsızlık arayışı olarak İstiklal kavramı
çerçevesinde dile getirilerek, her ülkenin ya da devletin tam anlamıyla
bağımsızlığına kavuşabilmesi açısından önemli ağırlık taşıdığı için, geleceğin
tam güvenilir kamu düzeninin oluşturulması ve
güvencesi sorunun her açıdan ele
alınması ile mümkün olabilecektir.
Tam
bağımsızlık yolunda bir ulus ya da devlet harekete geçtiği zaman bu tür bir
çıkışın sonuç verebilmesi için gerekli olan alt yapı, toplumsal taban ve
harekete omurgalı bir bünye kazandırılması gerekmektedir. Bu tür dayanak
noktaları oluşturulduğu zaman iyi bir kadroya dayanan sosyal ya da siyasal
örgütler öne çıkarak tam bağımsızlık için öncülük yapabilmektedirler. Yeryüzünde
var olan bütün devletler kendilerini güvence altına alacak önemli adımları
atarak güvenlik arayışlarını yükseltirken, büyük ve zengin devletlerin daha çok
küçük ve orta boy devletler üzerinde daha sıkı ve katı önlemler alarak
yönlendirme yapmaya çalıştıkları görülmektedir. Bu tür politikalar ya da
siyasal girişimler devletler arası çekişmeleri ve rekabet yarışını doğrudan
etkileyerek genel olarak dünya barışını açıkça tehdit etmektedir. Her devlette
olduğu gibi herkes tam bağımsızlık düzeni içinde kendisine daha özgür ve güçlü
bir ortam yaratmaya çaba gösterirken, büyük ve güçlü devletler dünya
haritasının her bölgesinde mutlak hegemonya arayışlarını sürdürerek mücadele
ederken, onların saldırılarda bulunduğu küçük ve orta boy devletler kendilerini
her türlü saldırılara karşı koruyabilmek üzere harekete geçebilmektedir. Güç
sahibi büyük devletler dünya haritasındaki hegemonyalarını geliştirmek için
uğraşırlarken, dünyanın küçük ve orta boy devletleri de kendi bağımsızlıklarını
korumak ya da her türlü tehlikeden uzak
durabilmek üzere başlatmış oldukları istiklal savaşlarını kazanmak için her gün
ve her dakika kendi çıkarları ya da bir parçası oldukları milli toplumun
ulusal çıkarlarını ve birikimini kurtarabilmek
uğruna antiemperyalist direnişler, devam ederken, yeni bir dünya düzeni ardında
koşarak daha geniş bir alanda mutlak egemenlik peşinde koşmaktadır. Bugün yeni
geliştirdikleri eskisinden çok farklı emperyalist politikalar ile elektronik
devriminin ve sahip oldukları büyük birikimin getirdiği zenginliklerin
sağladığı olanaklar yeni emperyalizmi güçlü kılarken, yıllarca okuyarak ve
çalışarak ortaya konan dünya toplumlarının entellektüel birikimini bugünkü
insanlık toplumlarını daha geniş olanaklarla donatmak gibi yeni gelişmeler, eskisinden
çok farklı bir dünya ve makinalaşma çıkmazlarını bugünkü dünya gündeminin
ana maddelerini oluşturmaktadır.
Üç büyük kıta arasında jeopolitik açıdan önemli bir konuma sahip olan bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti tarihin her döneminde önemli bir konuma sahip olmuş ve bu durumu değişen yüzyıllara ve dünya haritalarına göre de korumasını bilmiştir. Dünya tarihi açısından orta doğu ve orta Asya bölgeleri incelemeye alındığı zaman, Asya, Avrupa ve Afrika gibi üç büyük kıtanın kesişme noktasında Orta Asya ile Orta doğu bölgeleri birbiri içine girmektedir. Her üç kıta jeopolitik konumlarıyla öne çıkarken dünya haritasında Türkiye’nin işgal ettiği merkezi alan, küresel dünya yapılanmasında kilit bir durum yaratarak dünya yapılanmasında anahtar bir rol oynamaktadır. Emperyalistlerin bütün dünya kıtalarını ve ülkelerini teslim almaya çalıştığı son beş yüzyıl içinde kendilerinin merkezinde yer aldığı yeni siyasal düzenler kurmuşlardır. İlk ve orta çağlar geçtikten sonra modernizmin öne çıktığı sömürge imparatorlukları ortaya çıkmış, İngiltere ve Fransa gibi sömürge imparatorlukları birkaç yüz yıllık dönemlerde dünya kıtaları üzerinde birbirine paralel sömürge imparatorluklarını yirmi birinci yüzyılın ilk yarısına kadar devam ettirmişlerdir. Emperyalistlerin sürdürdükleri fiili işgal ve kültürel emperyal düzenleri ile dünyaya açılarak modern çağların devlet ve toplum modelleri ortaya çıkartılmıştır. Yaşanan yüzyıllar boyunca bilimsel ve teknolojik devrimler, birbirini izledikleri sürece emperyal imparatorluklar daha da güçlenerek yollarına devam etmişler ve insanlığın toplam birikimini daha gelişmiş bir yaşam düzeni uğruna kullanarak, uygarlık alanındaki çağdaş atılımların öncüsü olmuşlardır. Bir yandan imparatorluklar yükselirken insanlık eskisinden çok daha farklı yönlere doğru çekilerek küresel dünyada çok kültürlü ve aynı zamanda çok devletli siyasal yapılar öne çıkartılmıştır. İmparatorluklar, kralların ya da otoriter yönetimlerin uzantıları olarak bugünlere kadar devam ederek geldiği için, küçük ve orta boy devletler ile büyük ve zengin devletler arasında çekişmeler yaşanmıştır. Böylesine bir çekişme ortamında küçük ve orta boy devletlerin bağımsızlıkları elden gitmiş ve büyüklük ölçüsüne göre İstiklal yani tam bağımsızlık statüsü tehlikeye girmiştir. Tarih boyunca Kurtuluş savaşları ve İstiklal hareketleri böylesine çıkmazlardan kurtulabilmek için örgütlenmiştir.
Devletler
arası konumun ötesinde her devlet kendi yapısı ve çıkarlarının doğrultusunda
hareket ederken, yeni kurulmakta olan Türk İstiklal Hareketi Türk kamuoyuna
Türkiye Cumhuriyeti de kendi yolunda giderek ve doğru yolunu bularak böylesine
bir rekabet düzeni içinde, Türkiye Cumhuriyeti devleti ile Türk milletinin bazı
yenilikleri kendi bünyesinde oluşturarak, aşağıdaki önerileri acilen yerine
getirilmesi gerekmektedir.
1-6 ok olarak benimsenen ATATÜRK ilkeleri
yeniden uygulamaya getirilmelidir.
2-Türk parasını koruma kanunu yeniden
çıkartılmalıdır.
3-Devletin babalık yapması için kamu
hizmetleri devletleştirilmelidir.
4-Yabancılara verilen her tür teşvik ve
destek kaldırılmalıdır.
5 -Gümrükler yeniden eskisi gibi devletin
denetiminde düzenlenmelidir.
6-Bütün madenler devletleştirilmeli ve
kontrol altına alınmalıdır.
7-Bir insan hakkı olan suyun
özelleştirilmesi önlenmelidir. Su hayattır.
8-Türk vatandaşı olmak için en az 100 yıl
ailece Türkiye’de yaşanmalıdır.
9-Son yıllarda Türkiye’ye zorla getirilen
göçmenlerin hepsi geri gönderilmelidir.
10-Emperyalist yabancı misyonerlik
okulları kapatılmalıdır.
11-Türkiye kendi güvenliği için NATO
dışında alternatifler üretmelidir.
12-Ödemeler dengesinde Türk parasına
öncelik verilmelidir.
13-Yeni kurulmakta olan savunma sanayii
yatırımları desteklenmelidir.
14-Siber güvenlik merkezleri bir an önce
kurulmalıdır.
15Tarımsal üretim devlet desteği ile
genişletilmelidir. Yerli tohum üretimi yapılmalıdır.
16-Biyolojik savaşa karşı koyma kurumu
acilen kurulmalıdır.
17- Milli bilimsel koordinasyon kurulu
oluşturulmalıdır.
18-Milli Güvenlik kurulu yeniden eski
sisteme benzer biçimde kurulmalıdır.
19-Kuvvetler Ayrılığı sistemi yeniden
getirilmelidir.
20-Küresel sermaye kuruluşlarına karşı
ulusal sermaye kuruluşları güçlendirilmelidir.
21-Ulusal hukuk düzeni yeniden öncelikli
olarak uygulanmalıdır.
22-Uluslararası hukuk uygulamaları ikinci
planda yer almalıdır.
23-Devlet ve toplum yeniden laiklik
ilkelerine göre düzene konulmalıdır.
24- Devlet Deprem Kurumu acilen öncelikli
olarak kurulmalıdır.
25-Devletin bozulan kadroları Devlet
Liyakat Enstitüsünce yeniden düzenlenmelidir.
Prof. Dr. Anıl ÇEÇEN